Gençlik, Kur’an ve İlim: Bir Milletin Yükseliş Anahtarı

Gençlik, Kur’an ve İlim: Bir Milletin Yükseliş Anahtarı

“Bir milletin gençliği ne zaman Kur’an ve ondan lemean eden ilimlerle teçhiz ve tahkim edilmiş ise o vakit o millet terakki ve teali etmeye başlamıştır.”
Şualar

Giriş: Gençlik Kime Emanettir?

Her milletin en büyük sermayesi, sahip olduğu yer altı kaynakları ya da teknolojik gücü değil; eğitilmiş, şuurlu ve ahlâklı gençliğidir.
Toplumlar, geleceklerini gençlerinin elinde yoğurur. Bu yoğruluş ise neyle yapılırsa öyle şekillenir: Kur’an’la ve hikmetle yoğrulan gençlik, milletin yükselişi olur. Sefahatle ve gafletle şekillenen gençlik ise çöküşün habercisidir.

Bediüzzaman Said Nursî bu hakikati şöyle ifade eder:

> “Bir milletin gençliği ne zaman Kur’an ve ondan lemean eden ilimlerle teçhiz ve tahkim edilmiş ise o vakit o millet terakki ve teâli etmeye başlamıştır.”
(Şuâlar)

  1. Gençlik: İnşa Edilen Bir Kudret

Gençlik, insan hayatında en enerjik, en öğrenmeye açık, en idealist dönemdir. Bu çağda atılan temeller, bir ömür boyu kişinin karakterini, dünya görüşünü ve tercihlerini belirler.
Toplum ölçeğinde bakıldığında ise, gençlik milletin gelecek planıdır.

Ama bu gençlik ne ile inşa edilecek?

Batı kültürünün yozlaştırıcı tesirleriyle mi?

Moda ve eğlenceyle uyuşturularak mı?

Yoksa Kur’an ve hikmetle tahkim edilerek mi?

Bediüzzaman, tercihini açıkça ortaya koyar:
Kur’an’dan süzülen ilimlerle donanmış gençlik.

  1. Kur’an ve İlim: İki Kanat, Tek Yön

Kur’an, sadece ibadet kitabı değil, aynı zamanda hayatı kuşatan bir nur ve medeniyet rehberidir.
O, sadece “neye inanmalıyım?” sorusuna değil, aynı zamanda:

Nasıl yaşamalıyım?

Ne için varım?

İlim niçin var? Ahlâk ne işe yarar?

Toplumda adalet nasıl kurulur?

gibi sorulara da cevap verir.

Kur’an’dan “lemean eden ilimler”, yani onun nurundan yansıyan fen, hikmet, ahlak ve felsefe; gençliğe yalnız teknik bilgi değil, hayat bilgisi kazandırır.
İşte böyle bir gençlik; aklıyla inşa eder, kalbiyle ihya eder, vicdanıyla adalet dağıtır.

  1. Kur’ansız Gençlik: Boşlukta Savrulan Nesil

Bir millete yapılacak en büyük kötülük, onun gençliğini Kur’an’dan ve manevî ilimlerden koparmaktır.
Çünkü Kur’an’dan kopan bir gençlik:

Sefahate düşer,

Nefsiyle yönetilir,

Taklitçi olur,

Kimliksizleşir,

Ahlâken yıkılır.

Bu tür gençlikte, ne millet şuuru olur ne tarih bilinci ne de adalet duygusu. Gördüğü her parlak şeye aldanır, her modayı “hakikat” zanneder.

Bu yüzden Bediüzzaman, “gençliğin imanla tahkimi” davasını hayatının temel gayesi yapmıştır. Onun nazarında, bir tek gencin imanını kurtarmak, dünya saltanatından kıymetlidir.

  1. Kur’anla Donanmış Gençlik: Dirilişin Müjdecisi

Tarih boyunca milletler, en büyük yükselişlerini ilim ve iman dengesini kurduklarında yaşamıştır:

Abbasîlerin Beytü’l-Hikme’si,

Endülüs’ün Kurtuba Medreseleri,

Osmanlı’nın medrese ve tekke düzeni,

Selçuklu’nun Nizamiye Medreseleri…

Hepsinde ilimle tahkim edilmiş bir gençlik vardır.
Ve hepsinin arkasında Kur’an’la şekillenmiş bir bakış açısı, bir değer sistemi…

Bugün de milletlerin terakkisi bu dengeyle mümkündür. Zira:

> İmansız ilim, vahşettir.
İlimsiz iman, zaafa mahkûmdur.
Her ikisinin terkibi ise, dirilişin anahtarıdır.

Sonuç: Bir Nesli Kaybetmek, Bir Asrı Kaybetmektir

Bir milletin gençliği Kur’an’dan, imandan ve yüksek ahlaktan uzaklaşırsa, fabrika bacaları tütse de ruhlar donar. Teknoloji artsa da merhamet eksilir.
Ama o gençlik Kur’an’la dirilirse, mazlumlara adalet, zalimlere set, insanlığa umut olur.

Her millet, geleceğini nasıl bir gençliğe emanet ettiğine göre ya yükselir ya düşer.

Özet:

Bu makalede, Bediüzzaman’ın ifadesiyle bir milletin gerçek yükselişinin ancak gençliğinin Kur’an ve onun nurundan yansıyan ilimlerle teçhiz edilmesiyle mümkün olduğu açıklanmıştır. Kur’an ile donatılmış gençlik, iman, ilim ve ahlâk ekseninde şahsiyet bulur. Aksi durumda gençlik hedefsizleşir ve milletin geleceği tehlikeye girer. Çözüm; manevî ilimlerle aklı ve kalbi aynı anda inşa etmektir.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 20th, 2025