Emsalsiz Bir Nizam: Ümmî Bir Peygamberin (asm) Mucizevi Daveti

Emsalsiz Bir Nizam: Ümmî Bir Peygamberin (asm) Mucizevi Daveti

“O zat (asm) öyle bir şeriat ve bir İslâmiyet ve bir ubudiyet ve bir dua ve bir davet ve bir iman ile meydana çıkmış ki onların ne misli var ve ne de olur. Ve onlardan daha mükemmel ne bulunmuş ve ne de bulunur.

   Çünkü ümmi bir zatta (asm) zuhur eden o şeriat; on dört asrı ve nev-i beşerin humsunu, âdilane ve hakkaniyet üzere ve müdakkikane, hadsiz kanunlarıyla idare etmesi emsal kabul etmez.”
Şualar

Tarih boyunca birçok fikir, din, yasa ve medeniyet ortaya çıkmıştır. Fakat hiçbir sistem, hiçbir ideoloji ve hiçbir lider, Hz. Muhammed’in (asm) getirdiği şeriat, İslâmiyet, ubudiyet ve iman hakikatleriyle kıyas dahi edilemez. O Zât (asm), elinde hiçbir dünyevî güç, maddî imkân, okul diploması, yazılı kitap ya da siyasi destek olmadan; tek başına, ümmî bir insan olarak, insanlık tarihini baştan sona değiştiren ilâhî bir inkılâbın, degişim ve Dönüşümün öncüsü olmuştur.

O’nun getirdiği şeriat, sadece Arap yarımadasını değil, Afrika’dan Asya’ya, Endülüs’ten Çin’e kadar milyonlarca insanı kapsayan bir adalet medeniyeti kurmuştur. Ne Roma hukuk sistemi, ne modern Batı demokrasileri, ne de doğu gelenekleri; onun kurduğu dengeyi ve hikmeti içinde barındırabilmiştir.

Kadına hak vererek onu meta olmaktan kurtarmış,

Köleliğe merhamet ve hukuk sınırları çizerek onu tarih dışına itmiş,

Aileyi fesattan koruyarak insanlığın çekirdeğini muhafaza etmiş,

Kul ile Rabbi arasında hiçbir aracı koymadan tevhidi ve kulluğu asıl yapmıştır.

O’nun ubudiyeti ise sadece şekilsel bir ritüel değil, hayatın her anını anlamlandıran, Allah’a bağlılığı esas alan bir yaşama sanatıdır. Gece teheccüde kalkması, savaştan dönerken bile oruç tutması, insanlar ona taş atarken “ümmetim” diyerek ağlaması, sadece insanlığı değil melekleri bile hayran bırakmıştır.

Peki nasıl oldu da bir ümmî (okuma-yazma bilmeyen) insan, kendi çağını ve tüm çağları kuşatacak bu kadar derin, tutarlı ve kapsamlı bir sistem ortaya koydu?

Bunun cevabı açıktır:
Çünkü o kendi adına konuşmadı; âlemlerin Rabbi adına konuştu.
Çünkü o bir dâhî değil, bir resûldü.
Çünkü o’nun getirdiği şeriat, insanın değil, Hakk’ın kelâmıdır.

On dört asırdır O’nun davası sönmedi. Kur’an sönmedi. O’nun izinden giden müminlerin nuru sönmedi. Zira bu dava insan eliyle değil, ilâhî kudretle kurulmuştur. Her gelen fikir eskiyip unutulurken, O’nun davası gençliğini hep korudu. Bugün bile hâlâ milyonlar onun izinden gitmekte, onun sünnetini yaşamaktadır.

Özet:

Bu makalede, Hz. Muhammed’in (asm) getirdiği şeriatın, İslâmiyet’in ve ubudiyetin eşsizliği ele alınmıştır. Ümmî bir peygamber olarak ortaya çıkan Hz. Muhammed’in, insanlığın büyük bir kısmını âdilane yöneten, derinlikli ve evrensel bir nizam kurduğu vurgulanmıştır. O’nun şeriatının kaynağının beşerî değil, ilâhî olduğu, bu yüzden eşsiz ve emsalsiz kaldığı ifade edilmiştir. O’nun hayatı ve mesajı, her çağda bir rehber olmaya devam etmektedir.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 18th, 2025