Dijital Gölgedeki Hakikat: Bilgi Çağında Hikmet Arayışı
Dijital Gölgedeki Hakikat: Bilgi Çağında Hikmet Arayışı
İnsanlık, tarihin hiçbir döneminde bu kadar çok bilgiyle kuşatılmadı. Parmak ucuna taşınan evrensel veri, görünürde bir güç gibi dursa da, hakikatte zihinleri bulandıran bir sis perdesine dönüşüyor. Dijital bilgi yorgunluğu, çağın manevi ve zihinsel çöküşünün işaret fişeğidir. Bilgi artarken hikmet azalıyor; içerik çoğalırken iç derinlik kayboluyor.
- Bilgi Şelalesinde Boğulmak: Safî Bilgi Değil, Hikmetli Bilgi Gerekli
Her gün yüz binlerce içerik, milyarlarca bilgi parçacığı dijital mecralarda dolaşıma giriyor. Ama bu yoğunluk, bir gıda değil; çoğu zaman bir gürültüye dönüşüyor. İnsan aklı saf bilgiyle değil, hikmetle, yani amaca yönelmiş anlamlı bilgiyle can bulur. Kur’ân’ın “Yusuf’a rüyaları tabir etmeyi ve hikmeti öğrettik” (Yusuf, 22) buyruğunda olduğu gibi, bilgi ancak hikmetle değer kazanır. Hikmetsiz bilgi, suyu olmayan bir ırmak gibidir; geniştir ama kurudur.
- Görsellik Hakikatin Önüne Geçti
Günümüzde görüntü, manayı bastırır hâle geldi. Hakikat, gösteri düzeni içinde şekil değiştirdi. Ne söylendiği değil, nasıl sunulduğu öne çıktı. Hakikat, artık dikkat çekme algoritmalarına kurban edilmektedir. Derin ve sessiz bir tefekkür, bir dakikalık efektli videonun gölgesinde kaldı. Halbuki hakikat, şekilden ziyade özdedir. Parlayan her şey altın değildir; gerçek değer, ışıltıda değil, deruni ağırlıktadır.
- Suni Gündemlerin Asli Meselelere Baskın Gelmesi
Dijital çağda her gün yeni bir “acil” mesele önümüze düşüyor. Fakat bu gündemlerin çoğu, insanın gerçek ihtiyacını maskelemek için kurulmuş sanal kurgulardır. Asıl mesele, ruhun boşluğudur. Kalbin kararması, ailenin dağılması, anlamın yitimi gibi asli yaralarımız; bir tweetin, bir viral videonun gölgesinde kalıyor. Suni gündemler, asli gündemleri gömüyor. Tıpkı parlayan reklam tabelalarının, yoldaki uçurumu gizlemesi gibi.
- Hâl Dili Zayıfladı, Görüntü Dili Arttı
Eskiden insanlar hâlleriyle konuşurdu. Bir âlimin vakarından, bir annenin bakışından, bir zahidin secdesinden mesaj alınırdı. Hâl dili güçlüydü, çünkü iç dünya dışa aksediyordu. Şimdi ise dış şekil iç boşluğun perdesi oldu. Görüntü dili arttı, ama samimiyet azaldı. Pozlar çoğaldı, duruşlar zayıfladı. Hikmetli biri şöyle demişti: “Reklamı çok olanın, kıymeti az olur.” Gerçek derinlik sessizdir; bağırmaz, parlamaz ama sarsar.
Temsilî Bir Kıssa:
Bir köyde iki çeşme varmış. Biri berrak ama derin, diğeri parlak ama yüzeyselmiş. İnsanlar başta parlak olanı tercih etmiş. Çünkü ışıklandırılmış, süslenmiş, şatafatlıymış. Fakat içenlerin susuzluğu geçmemiş. Diğeri ise sade, gösterişsiz ama gerçekten suyu tatlı ve doyurucuymuş. Sonunda halk, hikmeti görüp asıl çeşmeye dönmüş.
Bugün de zihinler parlak ama sığ içeriklere yönelmiş durumda. Oysa aradığımız, içimizi doyuracak hikmet pınarlarıdır.
Özet:
Bilgi çağında insan, saf bilgiyle değil, hikmetli ve hedefli bilgiyle beslenmeye muhtaçtır. Görselliğin hakikatin önüne geçmesi, suni gündemlerin asli meseleleri örtmesi ve hâl dilinin yerini görüntü diline bırakması, çağın ruhunu yaralamaktadır. Kalıcı çözüm; kalpten gelen duruluk, hikmetle işlenmiş içerik ve içe yönelmiş bir farkındalıkla mümkündür. Çünkü gürültü içinde hakikat fısıltı gibidir; ancak kalbi temiz olanlar duyar.