Zülcenaheyn: İlim ve Amelin Kanatlarında Yükselmek
Zülcenaheyn: İlim ve Amelin Kanatlarında Yükselmek
Nakşibendî meşayihinden, her harekâtını Peygamber-i Zîşan Efendimiz Hazretlerinin harekâtına tatbik etmeye çalışan ve büyük bir âlim olan bir zata sordum:
— Efendi Hazretleri, ulema ile mutasavvıfe arasındaki gerginliğin sebebi nedir?
— Ulema, Resul-i Ekrem Efendimizin ilmine, mutasavvıflar da ameline vâris olmuşlar. İşte bu sebepten dolayıdır ki Fahr-i Cihan Efendimizin hem ilmine ve hem ameline vâris olan bir zata “zülcenaheyn” yani “iki kanatlı” deniliyor. “
Tarihçe-i Hayat
Zaman zaman İslâm dünyasında, ilim ehli ile tasavvuf ehli arasında yanlış anlamalardan doğan mesafeler yaşanmıştır. Oysa bu iki damar, bir kuşun iki kanadı gibidir. Biri olmadan diğeri tek başına insanı kemale ulaştıramaz. Gerçek mânâda yükselmek, ilimle amel, marifetle takva, zikirle fikir birleştiğinde mümkündür.
İlim Kanadı: Neyi, Niçin Yaptığını Bilmek
İlim, kulun Rabbiyle, hayatla ve kendi nefsiyle olan bağını düzene koyar. Fıkıh, akaid, tefsir, hadis gibi ilimler; ibadetlerin doğru yapılmasını, inancın sağlam olmasını, hayatın Kur’ân’a uygun yaşanmasını sağlar.
İlmin fazileti Kur’ân’da ve hadislerde övgüyle anlatılmıştır. Lâkin kuru bilgi, ruhsuz bir ceset gibidir. Amelle, ihlasla, kalbî derinlikle yoğrulmadıkça; o bilgi kişiyi taşımaz, aksine kibirle yere batırabilir.
Amel Kanadı: Bildiğini Yaşamak
Tasavvufun hedefi, bilgiyi kalpte yaşatmak ve hayata aksettirmektir. Nefs terbiyesi, ihlas, zikir, edep, sabır, tevekkül gibi manevi hallerle kalbi diriltmek esastır. Bu yol, kuru şekilcilikten ziyade iç derinliğe yönelir.
Fakat tasavvuf da ilimden bağımsız kaldığında, yanlış yollara sapabilir. Zikirler, riyazetler, vecd halleri; sağlam bir akide ve fıkıh bilgisiyle desteklenmezse, hevâ ile hakikat karışabilir. Bu da batınî sapmalara yol açabilir.
Zülcenaheyn: İki Kanatlı İnsan
Gerçek mânâda kemal ehli zatlar, hem ilme hem amele sahip olanlardır. Tıpkı Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) gibi. O hem en büyük âlimdi, hem en kâmil abid. Hem tebliğ etti, hem yaşadı. Hem öğretti, hem örnek oldu. İşte ona tam mânâda vâris olanlar da bu dengeyi kurabilenlerdir.
Bediüzzaman Hazretleri de bu iki kanadı taşıyan bir müceddiddir. Risale-i Nur, hem derin bir ilmî miras hem de kalbi tasfiye eden bir manevî terbiyedir. Hem akla hitap eder, hem kalbi yoğurur. Bu yüzden onun yolu “zülcenaheyn” vasfının çağdaş bir tecellisidir.
Bugünün İnsanı İçin Dersler
Modern insanın en büyük problemi, parçalanmışlık ve denge kaybıdır. Ya aklı gelişmiştir ama kalbi körelmiştir. Ya da duygularıyla yaşar ama ilimsizdir. Bu durum ya sapkın akımlar doğurur ya da bid’at ve hurafelerle dolu bir din anlayışı ortaya çıkarır.
Çözüm, ilim ve amelin, zahir ve batının, akıl ve kalbin beraberce terbiye edilmesindedir. Zülcenaheyn olmak; hem bilen, hem yaşayan bir insan olmaktır. Hem konuşan, hem susarak düşünen; hem açıklayan, hem de yaşatan bir Müslüman olmaktır.
Özet:
Bu makale, ulema ve mutasavvıfa arasındaki gerginliğin temelinde yatan ilim ve amel farkına dikkat çekmiştir. Ziya Paşa’nın da ifade ettiği gibi, sadece laf değil, iş ve hâl esastır. Ulemâ Resûlullah’ın ilmine; mutasavvıflar ameline vâristir. İkisinin birleştiği şahsiyetlere ise “zülcenaheyn” yani “iki kanatlı” denir. Gerçek kemal, bu iki kanadı birlikte taşıyanlarda görülür. Bugünün insanı da bu dengeye muhtaçtır: İlimsiz tasavvuf karanlıktır, amelsiz ilim ise kurudur. Kurtuluş; bilen, anlayan ve yaşayan Müslüman olmaktan geçer.