Yeryüzünde Tecrit Edilen Kavim: Aliya’nın Gölgesindeki Hikmet

Yeryüzünde Tecrit Edilen Kavim: Aliya’nın Gölgesindeki Hikmet

Tarih, yalnızca olayların kronolojisi değildir; içinde ilahî yasaların ve sosyal kaderlerin işlediği bir hikmet aynasıdır. Bu aynaya dikkatle bakıldığında, bazı milletlerin akıbeti bize ibret olur. Bu milletlerden biri de, Kur’ân’da defalarca zikredilen, Hazret-i Musa’nın ümmeti olan Benî İsrail, yani Yahudilerdir.

Tarihin En Uzun Sürgünü: İlâhî Bir Tecrit

Yahudiler, tarih boyunca sayısız sürgün, yıkım ve dışlanmaya maruz kaldılar. Babil esareti, Roma sürgünü, Orta Çağ Avrupası’nda gettolar, Engizisyon, Holokost ve nihayetinde 20. yüzyılda sözde “vaadedilen topraklara dönüş”… Tüm bu hadiseler zinciri, sadece siyasî yahut sosyolojik değil, aynı zamanda ilahî bir kaderin yansımasıdır.

Kur’ân’da bu kavmin başkaldırılarından, verdikleri sözleri tutmayışlarından, peygamberleri öldürmelerinden, ilimle azıp zulme sapmalarından uzun uzun bahsedilir. Ve neticesinde şu ilahî hüküm bildirilir:

> “Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üzerlerine zillet damgası vurulmuştur…”
(Âl-i İmrân, 112)

İşte bu ayet, yalnızca geçmişi değil, bugünü ve geleceği de özetlemektedir.

Aliya: İlâhî Tecride Karşı Suni Bir Toparlanma

İsrail devleti, Yahudileri tekrar bir araya toplamak amacıyla “Aliya” adı verilen göç politikalarını yürürlüğe koymuştur. Sözde “Geri Dönüş Yasası” çerçevesinde Yahudiler, dünyanın dört bir yanından İsrail’e çağrılmakta, teşvik edilmekte ve yerleştirilmektedir. Ukrayna-Rusya savaşı gibi krizler de bu planlara ivme kazandırmaktadır.

Fakat bu, tarihin gidişatını tersine çevirecek bir “dönüş” değil; aksine ilahî ikazları hiçe sayan bir inatçılığın ürünüdür. Çünkü Yahudiler, binlerce yıl boyunca dağılmakla, sürgünle, zilletle uyarılmış; buna rağmen tevbe değil, ısrar yolunu seçmişlerdir.

Bu çabanın ardında yatan temel saik, Allah’a değil, milliyetçi-mesihçi bir ideolojiye dayalı bir varlık inşasıdır. Lâkin tarihte defalarca tecrübe edildiği gibi, Allah’ın dışladığını, insanın toplaması mümkün değildir.

Bir Devlet Değil, Bir İmtihan

İsrail devleti, birçok Yahudi için bir “kurtuluş” gibi görülse de, hakikatte bu devlet, kendi içinde bir imtihan alanıdır. Kur’ân’daki ifadeyle, bu kavim hem kendileriyle hem de insanlıkla olan hukuklarını ihlal ettikçe, yeryüzünde bozgunculuk çıkaran bir unsur olmaktan öteye geçememiştir:

> “Yeryüzünde iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız…”
(İsrâ, 4)

Bugün Filistin topraklarında yaşanan zulüm, sadece bir toprak işgali değil, ilahî adaletin bir başka cilvesidir. Yahudilerin kendi kendilerine açtığı bu tarihî yara, ilerde kendi içlerinden kopacak büyük bir felaketin habercisidir.

Tecrid Edilenin Tevbesi, Toplumların Kurtuluşu Olur

Yahudiler, tarihten ders almadıkça, ne kadar “Aliya” yaparlarsa yapsınlar, ilahî tecritten kurtulamayacaklardır. Çünkü gerçek dönüş, Kudüs’e değil, Tevbe’ye ve Tevhid’e olandır. Fakat onlar bunu bir kavim kibriyle bastırdıkça, dünya milletleri nezdinde dışlanmaları da artmaktadır. Bugün Avrupa’da, Amerika’da, Asya’da Yahudi karşıtlığının (antisemitizm) yükselmesi bir tesadüf değil; onların zulümle karışık taassuplarının doğrudan bir neticesidir.

Özet:

Yahudiler, tarih boyunca ilahî hikmetin gereği olarak tecrit edilmiş, sürgün edilmiş ve zilletle uyarılmışlardır. İsrail’in “Aliya” politikası, bu ilahî yasaya karşı bir başkaldırı mahiyetindedir. Sözde “geri dönüş”, aslında Allah’ın koyduğu kaderi tanımama çabasıdır. Lakin tecrid edilen, tevbe etmeden toplanamaz; dağılan, ilahî emre dönmeden bir araya gelemez. Aliya, ne bir kurtuluş ne de bir istikrar vaadidir. Hakikat, ancak tevhide ve adalete dönüşledir. Aksi hâlde tarihin ve Kur’an’ın işaret ettiği akıbet yine kaçınılmaz olacaktır.

*********

Toplanan Değil, Toplatılan: Yahudilerin İsrail’e Dönüşü Üzerine Bir Tevhid ve Kıyamet Yorumu

Tarihî ve dini süreçler, yalnızca görünen sebeplerle değil, ilahî senaryonun adım adım işlemesiyle vuku bulur. Bu senaryoda kimi zaman bir kavim dağıtılır, kimi zaman bir araya getirilir. Lakin her iki hâl de, sonunda büyük bir hükmün icrasına zemin hazırlar. Yahudilerin İsrail’e dönüşü, işte böyle bir ilahî senaryonun son perdesine açılan bir kapı hükmündedir.

Bediüzzaman: “Gelsinler, imhâları kolay olur!”

Bediüzzaman Said Nursî, 1940’lı yıllarda bir talebesine verdiği sözlü cevapta Yahudilerin İsrail’e dönüşü meselesi sorulduğunda şöyle der:

> “Bırakın gelsinler. İmhâları kolay olur.”

Bu söz, zahirde şiddetli gibi görünse de, hakikatte Kur’anî ve nebevî bir bakış açısının özlü bir ifadesidir. Çünkü bu kavim, tarih boyunca dağınık bir şekilde yeryüzüne yayılmıştı. Her yerde birer nüfuz odağı, birer fitne kaynağı olagelmişti. Onların tek bir merkezde toplanması, hem siyasî hem de kaderî bir temizlenmenin zeminini hazırlamaktadır.

Gargat Ağacı Hadisi ve Toplanmanın İlâhî Sebebi

Efendimiz (s.a.v.), meşhur bir hadis-i şerifte şöyle buyurur:

> “Kıyamet kopmazdan önce Müslümanlar, Yahudilerle savaşacak; öyle ki, bir Yahudi bir taşın veya ağacın arkasına saklanacak, o taş ya da ağaç şöyle diyecek: ‘Ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! Arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür!’ Ancak Gargat ağacı (onları saklayacak), çünkü o onların ağacıdır.”
(Müslim, Fiten 82; Tirmizî, Fiten 59)

Bu hadisin işaret ettiği mana, sadece bir savaş değil, ilahî adaletin tecelli edeceği bir “toplanma”nın olacağıdır. Burada mesele, Müslümanların zaferi değil, hak ve batılın nihai yüzleşmesidir. Yahudilerin yeryüzünden İsrail’e toplanması, bu yüzleşmenin coğrafi ve tarihî zeminini oluşturmaktadır.

Toparlanma Değil, Kaderî Tasfiye

Yahudiler, tarihte hep dağınık yaşadılar. Bu da onların her yerde sinsice etkin olmasına sebep oldu. Şimdi ise tarihte ilk kez büyük çoğunluğu, aynı noktaya—İsrail’e—çekiliyor. Bunu kendileri bir “millî diriliş” olarak görse de, hakikatte bu, ilahî kaderin onları bir “tasfiye sürecine” hazırlamasıdır.

Bediüzzaman’ın “gelsinler, imhaları kolay olur” demesi bu bakış açısıyla sadece fizikî bir savaşı değil, aynı zamanda fikrî, siyasî ve kaderî bir çözülmeyi ifade eder. Çünkü oraya toplanan Yahudiler, dünya siyonizminin merkezinde, küresel zulmün ve ahlaksızlığın kalesi hâline gelen bir yapının içine yerleşmektedir. Bu da onları, insanlık nezdinde daha da izole eder hale getirmektedir.

Bugün Olanlar: Kıyamet Öncesi Son Satırbaşı

İsrail devleti ve ona göç eden Yahudiler, görünürde bir toplanma yaşıyor. Lakin bu toplanma, kıyamet öncesi son büyük yüzleşmenin altyapısını kuruyor. Filistin’de işlenen zulümler, dünyadaki Yahudi düşmanlığının tırmanması, sosyal medya çağında gerçeklerin artık gizlenememesi; bu topluluğu her geçen gün daha da dar bir alana sıkıştırmakta.

Ve bu noktada hadisin işaret ettiği gibi, taşlar ve ağaçlar bile onların saklandığı yerleri ifşa edecekse; bu, insanlık tarihindeki en büyük tecellîlerden biri olacaktır.

Özet:

Yahudilerin İsrail’e göçü, dışarıdan bakıldığında bir “toparlanma” gibi görünse de, aslında bu bir “toplatılma”dır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, bu durum onların “imhâsını” kolaylaştıracak kaderî bir tertiptir. Efendimiz’in gargat ağacı hadisi de, bu kavmin bir noktada toplanarak kıyamet öncesi bir tasfiye ve yüzleşmeye tabi tutulacağını haber vermektedir. Bu sebeple, Yahudilerin İsrail’e dönüşü; bir başlangıç değil, ilahî kaderin hesap gününe hazırlık niteliğindedir.

 

Loading

No ResponsesHaziran 16th, 2025