Sözün Şekli mi Ruhu mu? Lafız ve Mananın İmtihanı

Sözün Şekli mi Ruhu mu? Lafız ve Mananın İmtihanı

“Eskiden beri lafız ve mana, üslup ve muhteva bakımından edibler ve şairler, mütefekkirler ve âlimler ikiye ayrılmışlardır. Bunlardan bazıları, sadece üslup ve ifadeye, vezin ve kafiyeye kıymet vererek manayı ifadeye feda etmişlerdir. Ve bu hal de kendini en çok şiirde gösterir.

   Diğer zümre ise en çok mana ve muhtevaya ehemmiyet vererek özü söze kurban etmemişlerdir.”
Tarihçe-i Hayat

İnsan, kelimelerle düşünür ve kelimelerle anlatır. Ama her söz, aynı derecede kıymetli değildir. Aynı kelimelerle süslenen iki cümleden biri, kalpleri titretirken diğeri sadece kulağı oyalayabilir. Çünkü sözün asıl kıymeti, onun şekli değil, şeklin arkasındaki mana, yani taşıdığı hakikattir.

Bediüzzaman Hazretleri’nin dikkat çektiği gibi, eskiden beri edipler, şairler ve düşünürler bu noktada iki ayrı yola girmiştir:

  1. Şekilperestler: Üsluba Tapanlar

Birinci zümre, lafzı merkeze alır. Şiirlerinde kafiyeyi, vezni, ahengi kusursuz kurarlar. Ancak çoğu zaman bu gösterişli sözlerin içi boştur. Mana sığdır, derinlik yoktur. Göze ve kulağa hitap eder ama gönle ve akla ulaşmaz. Onların derdi, “ne söylüyoruz” değil, “nasıl söylüyoruz”dur. Söz, maksat değil, gaye haline gelir. Böylece hakikat, şiirin kuyusunda boğulur.

Bu tür ifadeler bir çiçeğe benzer: Rengi var, şekli güzel ama kokusu yoktur. Kurur gider; hafızada değil, sadece kağıtta yaşar.

  1. Hakikatperverler: Manayı Yüceltenler

İkinci zümre ise üslubu hor görmez, ama onu manaya hizmet ettirir. Söz onlar için bir taşıyıcıdır, bir vasıtadır. Mühim olan, söylenenin ne kadar hakikatli, hikmetli ve faydalı olduğudur. Söz, kalpten gelip kalbe gider. İçinde ruh taşıyan, dert taşıyan, hedefi olan bir ifadedir bu. Bazen sade, bazen süslü olur ama hep hakikatin hizmetindedir.

İşte Bediüzzaman Hazretleri bu zümrenin yolundadır. Risaleler, sanat için değil, hakikat için yazılmıştır. Her cümlede mana ağır basar; her parçada fikrin derinliği hissedilir. Lafız, mananın hizmetkârıdır. Bu yüzden cümleleri bazen sade, bazen ağdalı görünse de okuyanda daima bir iç titreyişi bırakır.

Zamana Konuşan Söz: Üslup Değil, Mana Kurtarır

Zamanın getirdiği en büyük hastalıklardan biri de sözün dışına aldanmaktır. Günümüzde sosyal medya, sloganlar, reklam dili hep şekilperestliği öne çıkarır. Ama insanı asıl doyuran, o kelimelerin içine sızmış hikmet, merhamet, iman, fikir ve şuurdur. Yani manadır.

Şekil, zamana göre değişir; mana ise zaman üstüdür. Kalıcı olan, ruhtur; geçici olan ciladır. Bu sebeple bizler, ifade güzelliğine değil, ifade edilen hakikatin güzelliğine yönelmeliyiz.

Sonuç Yerine: Hakikat, Şiirden Büyük Olmalı

Elbette ki estetik değerlidir; güzel söz, gönülleri fetheder. Ama mana zayıfsa, o söz sadece bir hayal olur. Gerçek tesir, mana ile olur. O halde hakikat sahibi bir münevver, sadece güzel yazmaya değil, doğruyu, faydalıyı ve hakikati yazmaya çalışmalıdır.

Özet:

Bu makale, lafız ve mana ayrımı üzerinden edebi ve fikrî hayatın iki ana damarını ele almaktadır. Bazıları şekli merkeze alıp manayı zayıf bırakırken, bazıları ise manayı yücelterek lafzı onun hizmetine sunmuştur. Bediüzzaman Hazretleri gibi hakikatperver zatlar, manayı esas almış ve şekli ona hizmet ettirmiştir. Günümüzde de kalıcı ve tesirli sözler, ancak mana ile beslenenler olacaktır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 16th, 2025