Şeyh Bahît Efendi, Bediüzzaman Said Nursî’ye hitaben:
Şeyh Bahît Efendi, Bediüzzaman Said Nursî’ye hitaben:
مَا تَقُولُ فٖى حَقِّ الْاَوْرُوبَا وَ الْعُثْمَانِيَّةِ
Yani “Avrupa ve Osmanlı
Devleti hakkında ne diyorsunuz? Fikriniz nedir?” Şeyh Bahît Efendi hazretlerinin bu sualden maksadı, Bediüzzaman Said Nursî’nin şek olmayan bir bahr-i umman gibi ilmini ve ateşpare-i zekâsını tecrübe etmek değildi. Zaman-ı istikbale ait şiddet-i ihatasını ve idare-i âlemdeki siyasetini anlamak fikrinde idi.
Buna karşı, Bediüzzaman’ın verdiği cevap şu oldu:
اِنَّ الْاَوْرُوبَا حَامِلَةٌ بِالْاِسْلَامِيَّةِ فَسَتَلِدُ يَوْمًا مَا
وَ اِنَّ الْعُثْمَانِيَّةَ حَامِلَةٌ بِالْاَوْرُوبَائِيَّةِ فَسَتَلِدُ اَيْضًا يَوْمًا مَا
Yani “Avrupa bir İslâm devletine, Osmanlı Devleti de bir Avrupa devletine hamiledir. Bir gün gelip doğuracaklardır.
Sözler.konferans
Elbette, aşağıda Bediüzzaman Said Nursî’nin bu çarpıcı ve derin vecizesine dayanan hikmetli, ibretli ve düşündürücü bir makale sunuyorum. Makalenin sonunda kısa ve öz bir özet de yer alacaktır:
—
Zıtların Hamileliği: Avrupa’nın İslâm’a, Osmanlı’nın Avrupa’ya Yolculuğu
Bir Kehanet Gibi Söz: Tarihin Dönüm Noktasında Bir Tespit
Bediüzzaman Said Nursî’nin Şeyh Bahît Efendi’ye verdiği şu cevap, yalnızca bir siyaset yorumu değil, aynı zamanda derin bir tarihi tahlil ve geleceğe dair bir öngörüdür:
> “Avrupa bir İslâm devletine hamiledir; bir gün doğuracaktır.
Osmanlı da bir Avrupa devletine hamiledir; bir gün doğuracaktır.”
Bu cümle, zamanının çok ötesinde bir fikrî derinlik ve sosyo-politik farkındalık taşır. Bu ifade, hem Avrupa’nın İslam’dan etkilenip dönüşeceğini hem de Osmanlı’nın Avrupaîleşerek kendinden uzaklaşacağını özetler. Zıtlar iç içe geçmiş, birbirine benzeyerek değişmiş ve dönüşmüştür. Tıpkı mevsimlerin birbirine dönüşmesi gibi.
—
Osmanlı’nın Avrupaileşmesi: Kimlik Kaybına Giden Yol
Osmanlı Devleti, özellikle 19. yüzyıldan itibaren Batı’nın üstün teknolojisi ve askeri gücüne karşılık, “Batı’yı taklit” yolunu seçti. Tanzimat, Islahat, Meşrutiyet gibi reformlar bu sürecin kilometre taşlarıydı. Fakat yapılan değişiklikler çoğunlukla mukallit, yani şekilci ve yüzeysel kaldı.
Osmanlı, Avrupaîleşme çabasında yalnızca kılık kıyafet, hukuk, eğitim ve yönetim sistemiyle sınırlı kalmadı; zihniyet olarak da Batı’ya benzemeye başladı. Bu ise zamanla öz değerlerinden, İslamî kimliğinden bir kopuşu beraberinde getirdi. Nitekim Said Nursî bu süreci, “Osmanlı, bir Avrupa devleti doğuracak” şeklinde ifade ederken tam da bu iç dönüşüme işaret eder.
Ve sonunda o doğum gerçekleşti: Cumhuriyet, Batı tipi ulus devlet modelini benimsedi; medrese ve tekkeler kapandı, şer’i hukuk yerine laik hukuk geldi, harf devrimiyle İslamî geçmişle bağlar koparıldı. Osmanlı’nın rahminden Avrupa’nın modeliyle yoğrulmuş yeni bir devlet doğdu.
—
Avrupa’nın İslam’a Hamileliği: Arayış ve İhtiyaç
Bediüzzaman’ın diğer yönüyle ifade ettiği büyük hakikat ise şudur: Avrupa da İslâm’a gebe. Çünkü Avrupa’nın ilim, teknik ve medeniyet alanındaki yükselişi, insanlığı sadece maddeye dayalı bir hayat içinde boğdu. Ruh boşaldı, kalpler kurudu, fert anlam arayışına girdi. İşte bu arayış, Batı’yı tekrar ilahi hakikatlere yönlendirme istidadını doğurdu.
Bugün Avrupa’da artan İslam’a yönelim, özellikle gençler arasında yaygınlaşan Kur’an ve Sünnet eksenli arayış, Avrupa’nın içinde büyüyen bu “İslamî doğumu” işaret eder. Fransa’da, Almanya’da, İngiltere’de her yıl binlerce insan İslam’a yönelmekte; bir kısmı da resmen Müslüman olmaktadır. Çünkü ruh, hakikatin şifasını aramaktadır. Bediüzzaman’ın o yıllarda yaptığı bu tespit, bugün adeta tarihin gövdesinde filizlenmiş bir kehanet gibi kendini göstermektedir.
—
Zıtların Dönüşümü: İbretlik Bir Hakikat
Tarih sadece savaşlarla değil, fikirlerle ve dönüşümlerle yazılır. Avrupa, İslam’la tanıştığında hakikati gördü ama kibirle reddetti. Osmanlı, Avrupa’yla karşılaştığında eksikliğini fark etti ama özgüvenle değil, aşağılık duygusuyla teslim oldu. Neticede her iki taraf da birbirine benzemeye başladı. Ama biri kendi benliğinden uzaklaşarak, diğeri ise hakikati arayarak…
Bediüzzaman’ın bu cümlesi aynı zamanda bir ikazdır: “Eğer sen kendi kıymetini bilmezsen, başkası seni değiştirir, dönüştürür.” Bu yüzden İslam dünyası Batı’yı körü körüne taklit etmemeli, ama onun içinden İslam’a yönelenleri de şefkatle ve hikmetle karşılamalıdır.
—
Sonuç ve Mesaj
Bediüzzaman Said Nursî’nin bu veciz tespiti, bir çağın hem fotoğrafı hem de röntgenidir. Osmanlı’nın Avrupaileşmesi bir kimlik krizini doğurmuş, Avrupa’nın İslam’a yönelmesi ise yeni bir ruhi uyanışı başlatmıştır. Zıtlar iç içe geçerken hakikat arayışı bitmemiştir. Asıl mesele, bu değişimi imanla ve izzetle yönetebilmektir.
—
Özet:
Bu makalede, Bediüzzaman Said Nursî’nin “Avrupa İslam’a, Osmanlı Avrupa’ya hamiledir” sözü merkez alınarak tarihsel bir değerlendirme yapılmıştır. Osmanlı’nın Avrupaîleşme süreci kimlik kaybını doğururken, Avrupa’nın İslam’a yönelişi hakikate bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. Bu tespit, bugün yaşanan dönüşümlerin hem ibretlik hem de umut verici boyutlarını gözler önüne sermektedir.