Sessiz Çığlıklar: Gazze’de Kayıp 400 Bin Can ve Kapanmayan Vicdan Hesabı
Sessiz Çığlıklar: Gazze’de Kayıp 400 Bin Can ve Kapanmayan Vicdan Hesabı
Tarih bir kez daha tekerrür ediyor. Zalimler değişmiyor; sadece zamanın ve mekânın perdesi farklılaşıyor. Bu defa sahne, yeryüzünün en kadim topraklarından biri olan Gazze. Kanla, gözyaşıyla, enkazla örtülmüş bir şehir. Ve şimdi, Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal’ın sözleriyle yankılanıyor: Gazze’de 400 binden fazla Filistinli, soykırım neticesinde hayattan koparılmış olabilir.
Bu rakam, bir istatistikten çok öte. Her biri bir anne, bir çocuk, bir baba, bir dua, bir hayaldi. Ve bu kayıp sadece bir yok oluş değil; insanlığın, ahlakın ve adaletin de kalbinden vuruluşudur.
- Sayılar Değil, Sessiz Feryatlar
İsrail’in verilerine dayanan analizlerde, Gazze’de kalan nüfusun 1,8 milyona düştüğü belirtiliyor. 7 Ekim öncesi 2,3 milyon olan nüfustan, yaklaşık 100 bin kişinin abluka altındaki bölgeden dışarı çıkabildiği varsayılıyor. Geriye kalan yaklaşık 400 bin insanın akıbeti ise bilinmiyor.
Bu bilinmezlik, sessizliğin çığlığa dönüştüğü yerdir. Zira bu rakam, modern çağın göbeğinde, tüm dünyanın gözleri önünde işlenen sistematik bir katliamın iz düşümüdür. Bu, sadece bir etnik temizlik değil; bir milletin hafızasının, kültürünün, neslinin yok edilme teşebbüsüdür.
- Kur’an’ın Aynasında Soykırım Zihniyeti
Kur’ân, tarih boyunca zulmün en karanlık yüzlerinden biri olarak Yahudilerin bozulmuş bir kısmını anlatır:
> “Fitne çıkarırlar. İnsanları Allah yolundan alıkoyarlar. Haramları helal, helalleri haram sayarlar. Kalpleri taş gibi, hattâ taştan da katıdır.”
(Bakara, 2/74; Maide, 5/13-64)
Bugün Gazze’de sergilenen vahşet, bu ayetlerin adeta bir tefsiri gibi durmaktadır. Zira gözü dönmüş bir ırkçılık, masum çocukları, yaşlıları, kadınları hedef alacak kadar şuurunu yitirmiştir. Kendilerine “seçilmiş halk” payesi veren bu anlayış, başka hiçbir milletin yaşama hakkını tanımamaktadır.
Kur’an’da anlatılan Yahudi kavminin bir kısmı, Rablerinin nimetlerine nankörlük etmiş, Peygamberlerini öldürmüş ve kalplerini katılaştırmıştır. İşte bugün Gazze’de bu zihniyetin kanlı bir devamını görmekteyiz. Bu sadece siyasi değil, tevhidî bir meselenin tezahürüdür: Mazlumun duası ile zalimin tokmağı çarpışmaktadır.
- Medeniyetin Maskesi Düşerken
Gazze’de olup bitenler, sadece İsrail’in değil, Batı medeniyetinin de yüzüne tutulmuş bir aynadır. Demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi kavramlarla dünyaya düzen vadeden güçlerin bu vahşet karşısındaki sessizliği, medeniyet maskesinin ardındaki çirkinliği gözler önüne sermektedir.
Sözde insan hakları savunucuları, kadın ve çocuk haklarını ağızlarından düşürmeyen çevreler, bugün Gazze’de yaşanan dehşet karşısında sağır, dilsiz ve kör kesilmiş durumdadır.
Bu suskunluk, zalime ortak olmaktır. Çünkü zulüm sadece zalimin tokadında değil, seyircinin sessizliğinde de şekillenir.
- Kıyamet Sabahına Kadar Sürecek Bir Davanın Ortasında
Bu olaylar, Müslümanların sadece gözyaşı dökeceği bir acı değil; aynı zamanda uyanışa çağıran bir haykırıştır. Zira bu dava, bir milletin değil, bir ümmetin davasıdır. Kudüs’ün, Gazze’nin davası; ümmet-i Muhammed’in namusu ve onurudur.
> Elbette İslamiyet’in ve Kur’ân’ın ebedî bir baharı gelecektir. Kış ne kadar şiddetli olsa da, bahar mutlaka gelecektir.
Gazze’nin acısı, karanlığın en yoğun olduğu anı temsil ediyorsa da, bu aynı zamanda bir doğumun sancısıdır. Dirilişin kıyısında, şehitlerin kanıyla yazılmış bir zafer güncesidir.
- Ne Yapmalı?
Bu vahşet karşısında duyarsız kalmak, sıradan bir haber gibi geçip gitmek, ruhen ölmüşlüğün işaretidir. Şu sorular artık her Müslüman’ın zihnini kuşatmalıdır:
Dua ediyorsak, gözyaşımızı kalbimize taşıyor muyuz?
Konuşuyorsak, hakikati haykırıyor muyuz?
Yazıyorsak, zulmü ifşa ediyor muyuz?
Yaşıyorsak, ümmetin dertleriyle dertleniyor muyuz?
Unutmayalım: Zulme sessiz kalan, zalimin safına geçmiş demektir. Ve Allah’ın adaleti er ya da geç tecelli edecektir.
Özet
Gazze’de 400 bin insanın kaybolduğu ve öldürülmüş olabileceği iddiası, sadece bir savaş suçunu değil, çağımızın en büyük insanlık trajedilerinden birini ortaya koymaktadır. Kur’an’daki Yahudi kavminin bozulmuş yönlerini yansıtan bu soykırımcı zihniyet, modern dünyanın vicdan testinden de sınıfta kalmasına sebep olmuştur. Müslümanların bu vahşet karşısında sadece üzülmekle kalmayıp, uyanması, birleşmesi ve ümmet bilinciyle hareket etmesi artık bir zaruret hâline gelmiştir.