Nekbe’nin Gölgesinde Büyüyen Umut: Nesrin’in Hikâyesi ve Filistin’in Direniş Hafızası

Nekbe’nin Gölgesinde Büyüyen Umut: Nesrin’in Hikâyesi ve Filistin’in Direniş Hafızası

Lübnan’ın Sayda kentinde, yürek burkan hatıraların ve umut dolu hayallerin arasında sıkışmış bir yaşam sürülüyor. Filistinli mülteci Nesrin Hourani’nin sözleri, hem geçmişin acılarını hem de bugünün direniş ruhunu taşıyor: “Bizi bir süreliğine getirdiler ama yıllardır buradayız. Bugün Gazze’de yeni bir Nekbe yaşanıyor.” Bu sözler, sadece bir kadının şahsi hikâyesi değil; aynı zamanda bir halkın unutulmayan yası, bastırılamayan özlemi ve bitmeyen direnişidir.

Nekbe: Unutulmayan Bir Yıkım

1948’de yaşanan Nekbe, sadece toprak kaybı değil, aynı zamanda kimlik, aidiyet ve gelecek kaybıdır. Evlerinden edilen yüz binlerce Filistinli, bir gün geri döneceklerine dair umudu yüreklerinde taşıyarak mülteci kamplarına sığındı. Nesrin de onlardan biri olarak, ailesinden devraldığı bu hafızayı şimdi kendi çocuklarına aktarıyor. Çünkü Filistin’de sürgün, nesiller arası bir hatırlayış biçimine dönüşmüştür.

Gazze: Yeni Bir Nekbe’nin Gölgesinde

Bugün Gazze’de yaşananlar, sadece bir savaş değil; yeni bir Nekbe’dir. Evler yine yıkılıyor, çocuklar yine yetim kalıyor, insanlar yine topraklarından koparılıyor. Nesrin’in “Bugün Gazze’de yeni bir Nekbe yaşanıyor” sözleri, bu tarihî sürekliliğe işaret ediyor. Zulmün biçimi değişse de öz aynı kalıyor: işgal, baskı, yok sayılma. Ancak Filistin halkının cevabı da aynı: direnmek, var olmak, unutmamak.

Sevgiyle Beslenen Direniş

“Çocuklarımızın kalbine sevgiyi ve vatanımıza dönüş arzusunu ektik” diyor Nesrin. Bu cümle, direnişi sadece bir mücadele değil, aynı zamanda bir eğitim, bir sevgi ve bilinç aktarımı olarak yorumluyor. Toprak kaybedilebilir, evler yıkılabilir, insanlar yerinden edilebilir; fakat kalplere ekilen vatan sevgisi, nesiller boyu yeşermeye devam eder. Direnişin en sağlam kökü, silah değil; bilinçli, inançlı ve sevgiyi yitirmemiş bir nesildir.

Düşündürten Gerçek: Geri Dönmek Bir Hayal Değil, Haktır

Filistinli mültecilerin en büyük gerçeği, “geri dönme hakkı”dır. Bu hak, sadece siyasî bir talep değil, insani bir zarurettir. Nesrin’in hikâyesi, bu hakkın unutulmaması için yazılmış bir şahitliktir. Onun mücadelesi, sadece bir annenin haykırışı değil, tüm insanlığın vicdanına yapılan bir çağrıdır: Zulüm neredeyse, direniş oradadır. Ve unutulmamalıdır ki, zulmün hükmü geçici, adaletin hükmü ebedîdir.

Makale Özeti

Lübnan’ın Sayda kentindeki bir mülteci kampında yaşayan Filistinli Nesrin Hourani, 1948’deki Nekbe’yi ve bugün Gazze’de yaşanan yeni trajediyi karşılaştırarak, Filistin halkının kuşaklar boyu süren sürgün ve direniş hikâyesine ışık tutuyor. Hourani’nin sözleri, hem tarihî bir hafızayı hem de geleceğe dair bir umudu içinde barındırıyor. Kalplere ekilen vatan sevgisiyle beslenen direnişin, sadece bir hak arayışı değil, aynı zamanda insanî bir onur mücadelesi olduğu anlatılıyor. Bu makale, Filistin davasının unutulmaması ve zulme karşı vicdanî bir duruşun korunması gerektiğini düşündürücü bir dille ele alıyor.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 16th, 2025