İnzivadan İrşada: Kalp Tasfiyesiyle Gelen Nurlu Vazife

İnzivadan İrşada: Kalp Tasfiyesiyle Gelen Nurlu Vazife

“Cenab-ı Hak, büyük mürşidleri böyle bir müddet inzivada terbiye, tasfiye ve tezkiye ettikten sonra tenvir ve irşad vazifesiyle mükellef kılıyor. Ve bu sebebledir ki bir mâ-i mukattardan daha temiz ve berrak olan yüreklerinden kopup gelen nefesler, kalplere akseder etmez bambaşka tesirler icra ediyor.”
Tarihçe-i Hayat

Cenab-ı Hak bazı kullarını seçer. Onları önce halkın gözünden saklar, sonra kalplerin en derinine işler. Bu seçilmiş kullar, büyük mürşidler, büyük vazifelerin hazırlığını sükûnetle, sessizlikle, hatta görünmezlikle geçirirler. Zira kalabalıklara hitap etmeden evvel, kendi nefislerini eğitir, kalplerini tasfiye eder, hakikate ayna olacak şekilde berraklaştırırlar.

Bu inziva, sıradan bir yalnızlık değildir. Allah’ın onları tenhaya çekip terbiye ettiği bir manevî okuldur. Dünya seslerini sustururlar ki, içlerinde sadece Hakk’ın sesi çınlasın. Gözlerini dıştan içe çevirirler ki, kalpteki karanlıklar bir bir aydınlansın. Bu süreçte kalp, bir mâ-i mukattar gibi durulur, sadeleşir, kirlerden arınır. Ta ki, Hakk’ın nuru ona aksedebilsin.

İnziva: Gölgede Büyüyen Nurlar

Hz. Musa, Tur Dağı’nda kırk gün inzivaya çekilmiştir. Peygamber Efendimiz ﷺ, Hira Mağarası’nda yıllarca tefekkür etmiştir. Bediüzzaman Hazretleri de Barla’da, Erek Dağı’nda, Eskişehir ve Kastamonu sürgünlerinde derin bir sükût ve sabır içinde, iç dünyasını Hakk’a sunmuştur.

Bu örnekler gösteriyor ki, hizmet öncesi hicret, söz öncesi sükût, tebliğ öncesi tahliye şarttır. Kalp tasfiye olmadan ağızdan çıkan söz, bir yaprağın rüzgârda savrulması gibi olur; iz bırakmaz. Fakat temizlenmiş, tezekkürle yoğrulmuş bir gönülden çıkan her nefes, muhatabın yüreğine rahmet gibi, nur gibi, zikir gibi iner.

Tesirin Sırrı: Kalpteki Temizliktir

Bugün nice söz söyleniyor. Ama azı tesir ediyor. Zira çok zaman söz var, ama temiz kalpten çıkmamış, ihlâsla yoğrulmamış, tefekkürle süslenmemiş. Oysa manevî mürşidlerin sözleri, kalbin ta derinliğinden süzülerek geldiği için, muhatabın kalbine bir ışık, bir aşk, bir uyanış olarak çarpar. İşte bu yüzden Bediüzzaman’ın Barla’da yazdığı eserler, yıllar sonra bile kalpleri tutuşturuyor; Mevlânâ’nın Mesnevi’si hâlâ gönülleri sarıyor.

Çünkü o sözler, tezkiye edilmiş nefislerin, saflaştırılmış kalplerin mahsulüdür. İçinde ne riya vardır, ne gösteriş, ne de dünyevî beklenti. Sadece Allah için söylenmiştir; bu yüzden Allah adına tesir etmiştir.

Sonuç: Sözden Evvel Tezkiye Gerek

Her büyük hizmet, büyük bir iç temizlikle başlar. Hakikati taşımak için önce hakikate ayna olmak gerekir. Gönlünü arıtmamış bir kişi, gönüllere hakikat sunamaz. Bu sebeple mürşidler önce kırılır, dökülür, sabreder, sükûta gömülür. Sonra Allah, onları halkın arasına tekrar gönderir. Lakin bu sefer halk içinde Hak ile beraber olarak…

Onların nefesleri niçin bu kadar tesirli? Çünkü o nefes, içi boş bir kelimeler yığını değil, kalpteki ilhamın yeryüzüne sızan nurlu bir akisidir.

Özet:

Bu makale, büyük mürşidlerin önce inziva ile terbiyeye alındığını, sonra irşadla vazifelendirildiğini konu alır. İnziva dönemi; nefsi tezkiye, kalbi tasfiye, ruhu terbiye sürecidir. Bu saflaşma sonucu kalpten çıkan sözler, muhatapta derin izler bırakır. Tesirin sırrı, kalpteki berraklık ve ilahî yakınlıktadır. Büyük irşad vazifeleri, bu derin iç hazırlık olmadan doğmaz.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 16th, 2025