Hazmedilmemiş İlim: Zehirli Bir Gıdadır
Hazmedilmemiş İlim: Zehirli Bir Gıdadır
“Hazmolmayan ilim telkin edilmemeli
Hakiki mürşid-i âlim koyun olur, kuş olmaz. Hasbî verir ilmini.
Koyun verir kuzusuna hazmolmuş musaffâ sütünü.
Kuş veriyor ferhine lüab-âlûd kayyını.”
Sözler.lemaat
İlim, insan ruhunun gıdasıdır. Ancak her gıda gibi, ilmin de faydalı olabilmesi için önce hazmedilmesi, özümsenmesi, sindirilmesi gerekir. Hazmedilmemiş, kalpte kökleşmemiş, yaşanarak özümsenmemiş bir bilgi; faydadan çok zarar getirir. Bediüzzaman Said Nursî bu hakikati veciz bir temsil ile şöyle ifade eder:
> “Hakiki mürşid-i âlim koyun olur, kuş olmaz. Hasbî verir ilmini.
Koyun verir kuzusuna hazmolmuş musaffâ sütünü.
Kuş veriyor ferhine lüab-âlûd kayyını.”
Bu sözlerde iki tür âlim tipine dikkat çekilir:
- Koyun gibi olan âlim: İlmini hazmetmiş, yaşayarak sindirmiş, hal ve kal ile talebesine aktarır.
- Kuş gibi olan âlim: Henüz hazmetmeden, belki de sırf gösteriş ve takdir için bildiklerini aktarır. Bu bilgi, lüab-âlûd, yani tükürük karışımı, sindirilmemiş, bulanık ve mide bulandırıcıdır.
İlmin Gayesi Bilmek Değil, Yaşamak Olmalı
İlmin değeri, sadece zihinde kalmasıyla değil, hayata geçmesiyle ölçülür. İlmi sadece akılda taşıyan, ama onu hayata yansıtamayan bir kimse, kitap yüklü merkeplerden farksız hale gelir (Cuma Suresi, 5).
Hazmedilmeden verilen bilgi:
Kalbi beslemez, şişirir.
Ruhun derinliklerine ulaşmaz, dışta kalır.
Hüküm verir ama hikmet doğurmaz.
Edeb kazandırmaz, kibir üretir.
İşte bu sebepledir ki, ilim hasbî (samimi) verilmelidir; riya, menfaat veya gösteriş için değil.
Mürşid ve Muallim: Kimdir Hakiki Olan?
Hakiki mürşid:
İlmiyle amel eder, nasihat ederken yaşadığını konuşur.
Bilgiyi, muhatabının seviyesine göre aktarır.
Gıdayı pişirir, ezer, sindirir ve öyle sunar.
Talebenin ihtiyacını ve istidadını gözetir.
Hazmedilmemiş ilmi dayatan kişi ise:
Sözü ile özü uyuşmaz.
İlmi, güç ve nüfuz aracı olarak kullanır.
Talebesinin midesine taş tıkar; sonra da neden hazmedemediğini sorar.
Gafletle, ilim kisvesi altında narsist bir ego inşa eder.
Günümüzde Hazmolmamış Bilginin Tehlikesi
Modern çağda bilgiye erişim kolaylaştı ama hikmete dönüşen bilgi azaldı. YouTube, sosyal medya, kısa videolar ve kitapsız kanaatler dünyasında insanlar çok şey biliyor gibi görünür, ama:
Bilgi hızla tüketilir, özümsemeden geçilir.
Derinlik kaybolur, yüzeysel kanaat hâkim olur.
Kalp ile akıl arasındaki bağ kopar.
Sonuç: Bilgi çok, hikmet az. Konuşan çok, yaşayan az.
İlmin Hazmı Nasıl Olur?
- İhlâsla öğrenmek: İlmi Allah rızası için talep etmek.
- Amel ile yoğurmak: Bilgiyi davranışa dönüştürmek.
- Sabırla pişirmek: Hızlıca değil, sindirerek öğrenmek.
- Hikmetle sunmak: Karşıya bilgi değil, mana taşımak.
Sonuç: İlmi Önce Yaşa, Sonra Anlat
Bediüzzaman’ın bu temsilî anlatımı, sadece âlimleri değil; her anne-babayı, her öğretmeni, her lideri ilgilendirir. Çünkü hepimiz bir yönüyle öğreticiyiz. Ve bizler:
Ya musaffâ süt veririz,
Ya da sindirilmemiş bilgiyle mide bulandırırız.
Şu hâlde önce yaşamalı, sonra konuşmalıyız. Önce hazmetmeli, sonra sunmalıyız. Çünkü ilim, ağızdan değil, kalpten geldiğinde tesir eder.
Özet:
Bu makalede, “Hazmolmayan ilim telkin edilmemeli” düsturuna dayanarak, ilmin ancak yaşanarak ve sindirilerek aktarılmasının gerektiği vurgulandı. Hakiki âlim, bilgisini hazmedip kabullenen ve hal diliyle yaşayan kişidir. Sadece anlatan ama yaşamayan kimseler, bilgiyle fayda değil zarar verir. Bilginin faydalı olabilmesi için ihlâs, amel, sabır ve hikmetle sunulması gereklidir.