Fenafillah ve Beka Billah: Varlığın Terkinden Varlığın Hakikatine

Fenafillah ve Beka Billah: Varlığın Terkinden Varlığın Hakikatine

Büyük mutasavvıfların (r.anhüm) fenafillah, beka billah diye tarif ve tavsif buyurdukları yüksek mertebe, işte bu kudsî şerefe nâil olmaktır.

   Evet, her mü’minin kendine mahsus bir huzur, huşû, tefeyyüz, tecerrüd ve istiğrak hali vardır. Ve herkes iman ve irfanı, salah ve takvası, feyiz ve maneviyatı nisbetinde bu İlahî hazdan feyizyâb olabilir.”
Tarihçe-i Hayat

İnsan, varlıkla gururlandıkça hakikatten uzaklaşır. Kendine güvendikçe hakikî gücü kaybeder. Çünkü insanın asıl kuvveti, aczini bilmesindedir. Bu yüzden tasavvuf erbabı, “fenafillah” demiştir: Allah’ta yok olmak. Ve sonra “beka billah”: Allah ile var olmak. Bu iki kavram, mânevî seyrin zirvesidir. Varlığın terkinden, hakikatin tahakkukuna uzanan kutlu bir yürüyüş…

Fenafillah: Benlik Zindanından Hürriyete

Fenafillah, kulun kendi nefsini, hevâsını, egosunu, iddialarını terk etmesidir. Bu terk, susmakla değil; susarken kalbinde konuşan benliği susturmakladır. Gözünü kapatmakla değil; dünyaya gözünü açarken kalbini sadece Allah’a açmakladır. “Ben” yok olur, “Sen” kalır. O zaman kul, yalnız O’nu görür, yalnız O’na güvenir, yalnız O’nunla yaşar. Bu yokluk, hakikî varlık için bir doğuştur. Zira Allah için yok olan, Allah ile var olur.

Büyük mutasavvıflar, işte bu hale “fenafillah” dediler. İnsan, artık kendi için yaşamaz; ne bir mevki, ne bir alkış, ne bir takdir bekler. Allah’tan başka hiçbir şeyin değeri kalmaz gözünde. Bu hâl, kul ile Rab arasındaki bütün perdeleri kaldırır. Kul, kul olduğunu unutur, sadece Hakk’ın nazarına kendini bırakır.

Beka Billah: Allah ile Var Olmak

Fenafillah ile benlik silinince, kul ilâhî ahlâkla bezenir. Hakk’ın rızası, onun düşüncesi olur. Hakk’ın emri, onun hareketi olur. İşte bu hâl, beka billah’tır. Artık kul, Allah ile var olur. Konuşması hikmetli olur, susması mânâlı olur. Bir söz söyler, kalplere işler; bir bakar, gönülleri diriltir.

Tasavvufun gayesi işte budur: Kalbi saflaştırmak, nefsaniyetten arındırmak ve Hakk’ın tecellilerine mazhar hâle getirmek. Bu hâl, yalnız büyük mürşidlerin değil; her mü’minin gidebileceği bir yoldur. Herkes bu yolda, kendi istidadı kadar nasip alır.

Her Mü’minin Huzur Hâli

Her mü’minin, imanının derinliği nisbetinde bir huşû, bir huzur, bir istiğrak hali vardır. Bu, dışarıdan ölçülemez. Gönlün fısıltısıdır, Hakk’ın sırrıdır. Bazen bir ihtiyarın gözyaşında, bazen bir çocuğun masum tebessümünde, bazen bir âlimin sessiz secdesinde saklıdır. Kalbin Allah’la dolması, bu hâlin yegâne ölçüsüdür.

İşte bu iç huzur, dünyadaki hiçbir şeyle mukayese edilemez. Makam, şöhret, servet geçicidir; fakat Allah’ın verdiği huzur, bütün zamanları aşar. Bu huzur, Allah’ın sevdiklerine verdiği en büyük nimettir.

Özet:

Bu makale, tasavvufun temel kavramlarından olan fenafillah ve beka billah mertebelerini işler. Fenafillah, kulun benliğini terk ederek Allah’a tam teslimiyetidir. Beka billah ise bu teslimiyet sonrası Allah ile var olma hâlidir. Her mü’min, iman ve irfanı nisbetinde bu mânevî iklimden feyiz alabilir. Gerçek huzur, bu hâllerin gönülde yer bulmasıyla elde edilir.

 

Loading

No ResponsesHaziran 15th, 2025