Esmâ-i Hüsnâ’nın Cilvesinde Tecelli Eden Ebedî Güzellik: “İmkânda Daha Güzeli Yoktur”

Esmâ-i Hüsnâ’nın Cilvesinde Tecelli Eden Ebedî Güzellik: “İmkânda Daha Güzeli Yoktur”

“Evet nihayet derecede hüsün ve cemalleri bulunan esma-i hüsnanın güzel cilveleriyle, kâinatın her bir nev’i, hattâ her bir ferdi, kabiliyetine göre öyle bir hüsne mazhar olmuşlar ki Hüccetü’l-İslâm İmam-ı Gazalî demiş:

لَيْسَ فِى الْاِمْكَانِ اَبْدَعُ مِمَّا كَانَ

   Yani “Daire-i imkânda bu mükevvenattan daha bedî’ daha güzel yoktur.”
Şualar

Varlık, yalnızca bir varlık değildir; o, ilâhî bir aynadır. Bu âlem, Esmâ-i Hüsnâ’nın yani Allah’ın güzel isimlerinin cilvelerini sergileyen büyük bir sergi salonudur. Her şey, zerresinden yıldızına, karıncasından galaksilere kadar, bir sanatın, bir kasdın, bir hikmetin ve güzelliğin eseridir. Ve bu güzellikler, ne gelişigüzeldir ne de birbirinden kopuktur. Hepsi birden, sonsuz bir kudretin, nihayetsiz bir ilmin ve sınırsız bir cemalin tecellisidir.

İşte bu hakikati en özlü şekilde ifade edenlerden biri, Hüccetü’l-İslâm İmam-ı Gazâlî olmuştur. Onun veciz ifadesiyle:

> “لَيْسَ فِى الْاِمْكَانِ اَبْدَعُ مِمَّا كَانَ”
“İmkân dairesinde, şu vücud bulanlardan daha güzel bir şey tasavvur edilemez.”

Bu ifade, yalnızca bir takdir değil, bir itiraf; sadece bir tesbit değil, bir hakikate boyun eğiştir.

  1. Kâinat: Esmâ-i İlâhiyenin Aynası

Her bir varlık, Allah’ın bir ismine, belki birçok ismine ayinedir. Güneş, Nur isminin; hayat, Hayy isminin; rızık, Rezzâk isminin; ölüm ise Mümît isminin tecellisidir. Kâinatın her köşesi bir laboratuvar gibi bu isimlerin cilvelerini sergiler. Bu bakışla bakıldığında, hiçbir şey abes değildir. Çirkin görünen şeyler bile, güzelliğin zıddıyla anlaşılması içindir.

Bir diken, bir gülün yanında bulunduğu için güzeldir. Gece, gündüzün değerini artırır. Musibet, sabır ismini tecelli ettirir. Ölüm, hayatı kıymetli yapar. Her şey bir plan, denge ve maksatla dokunmuştur.

  1. Güzelliğin Son Sınırı: “Nihayet Derecede Hüsün ve Cemal”

Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar’da bu gerçeği şöyle ifade eder:

> “Nihayet derecede hüsün ve cemalleri bulunan Esmâ-i Hüsnâ’nın güzel cilveleriyle, kâinatın her bir nev’i, hattâ her bir ferdi, kabiliyetine göre öyle bir hüsne mazhar olmuşlar ki…”

Bu ifade, güzelliğin tesadüfle değil, bilinçli bir irade ile yaratıldığını gösterir. Kâinat, Allah’ın bedî’ ismiyle her an yeniden yaratılmakta ve güzellikte zirveye ulaşmaktadır. Yani yaratılan her şey, yaratılabileceğin en güzeli olarak var edilmiştir.

  1. “Daha Güzeli Olamazdı” Hikmetine Dair Derin Bir Temsil

Bir saray düşünün. İçinde sayısız oda, her odada farklı bir ışık, farklı bir sanat, farklı bir koku… Bu saray, o kadar mükemmel ki, bir pencerenin yerini değiştirsen, denge bozulur; bir süsü çıkarsan, bütünlük zedelenir. İşte Gazâlî’nin o sözü bu hakikate işaret eder: Bu kâinat sarayı, Allah’ın ilminde öyle bir nizamla tasarlanmıştır ki, ondan daha bedî’, daha güzel bir sistem mümkün değildir.

  1. İnsanın İtirafı: Hayranlık ve Teslimiyet

Bu noktada insana düşen vazife, hikmetli bakışla bu varlığa bakmak, “niçin böyle?” yerine “neden böyle güzel?” diye sormaktır. Çünkü bu güzellik, yalnızca bakılmak için değil; düşünülmek, şükredilmek ve iman edilmek içindir.

Kâinattaki nizam, insanın ruhunu tatmin edecek şekilde dizayn edilmiştir. İnsan ruhu bu yüzden güzeli sever. Çünkü güzellik, onu Yaratan’ın varlığını ve kemâlini fısıldar.

  1. Şikâyet Yerine Şükür: Güzelliği Görmenin Sonucu

İmam-ı Gazâlî’nin sözü, kader noktasından bir anahtar gibidir: “Neden böyle oldu?” değil, “Böyle olması en güzel şekliymiş” demek bir tevekkül ve teslimiyet kapısı açar. Çirkin görünen kader cilveleri dahi, o güzellik zincirinin bir halkasıdır.

Bir yara, bir annenin şefkatini gösterir. Bir musibet, sabrın yüceliğini. Bir fani varlık, baki olanı hatırlatır. Her şey yerli yerinde, her şey olması gerektiği gibidir.

Sonuç: Bu Kâinat, Olabileceklerin En Güzeli

İmam-ı Gazâlî’nin “Leys fi’l-imkân ebda‘u mimmâ kân” ifadesi, yalnızca felsefî değil, imânî bir hakikattir. Bu âlem, Allah’ın ilminde en güzel şekilde tasarlanmış, en uygun şekilde yaratılmıştır. Kaderin çizgileri, güzelliğin nakışlarıdır. O halde insan, gözüne batan dikenlerde değil; onun yanındaki gülde Rabbini bulmalı. Her şey, Allah’ın güzel isimlerinin birer aynası, birer cilvesidir.

Özet

Bu makale, İmam-ı Gazâlî’nin “İmkân dairesinde bundan daha güzeli yoktur” sözü ile Bediüzzaman’ın Esmâ-i Hüsnâ’nın cilvelerine dair izahlarını birleştirerek, kâinatın yaratılışındaki güzellik ve hikmeti ortaya koymaktadır. Her şey, Allah’ın güzel isimlerinin birer tecellisi olarak en güzel şekliyle yaratılmıştır. Bu hakikat, insanın hem aklını hayrete, hem kalbini teslimiyete götürür. Çirkinlik zannedilen şeyler bile, güzelliğin tamamlayıcı unsurudur. Kâinat, olduğu haliyle güzelliğin zirvesindedir.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 15th, 2025