Toprağın Altında Karanlık Değil, Nurlu Bir Başlangıç Var

Toprağın Altında Karanlık Değil, Nurlu Bir Başlangıç Var

“Hem şuur-u imanî ve intisab-ı ubudiyet ile toprak perdesinin arkası ışıklanmasını ve ağır tabaka-i türabiye dahi ölülerin üstünden kalktığını ve kabir kapısıyla girilen yer altı dahi adem-âlûd karanlıklar olmadığını ilmelyakîn ile bildim. Bütün kuvvetimle

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكٖيلُ

dedim.”
Şualar

Kabir… İnsanlığın gözünde bir ayrılık, bir son, bir karanlık olarak görünür. Toprağın altında ne olduğunu göremeyen akıl, çoğu zaman orayı yoklukla, hiçlikle, boşlukla eş tutar. Hâlbuki şuur-u imanî yani imanla bakan bir şuur ve kullukla bağlı bir kalp için kabir, sadece bir menzil değişikliğidir.

Bediüzzaman Said Nursî şöyle der:

> “Şuur-u imanî ve intisab-ı ubudiyet ile toprak perdesinin arkası ışıklanmasını ve ağır tabaka-i türabiye dahi ölülerin üstünden kalktığını… ilmelyakîn ile bildim.”

Yani imanla bakan biri için toprak bir perde değil, bir menfezdir. Dünya hayatının dar koridorlarından sonra, ebedî âleme açılan bir kapıdır. İman gözüyle bakıldığında, toprak karanlık değil, nurla dolu bir rahmet örtüsü gibidir.

Kabir, imanla bakan bir ruh için korkulacak bir boşluk değil, vuslatın eşiğidir. Sevgililer sevgilisine, Rabbe doğru yolculuğun başladığı mukaddes bir geçittir. Eğer bir insanın kalbinde Allah’a iman ve ibadet bağı varsa, ölüm onun için bir yokluk değil; sonsuz bir nurun başlangıcı olur.

İnsan, dünya hayatı boyunca toprakla yoğrulur, ama imanı sayesinde topraktan ayrılır. Çünkü şuur-u imanî, bakışı değiştirir. Ubudiyet yani kulluk, insana bakış açısı kazandırır. Kullukla Allah’a bağlanan bir kalp için kabir, bir zindan değil, rahmetin kucağıdır. Orası cehennem çukuru değil, cennet bahçesinin girişidir.

> “Kabir kapısıyla girilen yer altı dahi adem-âlûd karanlıklar olmadığını ilmelyakîn ile bildim.”

Bilmek… Hem de ilmelyakîn, yani kesin ilimle, delille, gözle görülmüş gibi güçlü bir kanaatle. Bu imanla bakıldığında ölüm, insanı korkutmaz. Kabir, ürkütücü bir sessizlik değil; Allah’a ulaşmanın bir eşiğidir. İşte bu yüzden, her türlü sıkıntı ve karanlığa karşı gönül şunu haykırabilir:

> حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ
“Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!”

Çünkü mü’min bilir ki, toprak altında Allah’ın koruması vardır. Ölümde bile O’nun rahmeti tecelli eder. Dünya zindan olsa da, iman sahibi için kabir cennet bahçesidir. Toprak altı, sadece cismin döndüğü yerdir; ruh içinse sonsuzluk ufkudur.

Bu hâl, yalnızca bilgiyle değil, imanla kazanılır. Kişi, kulluğunu derinleştirerek ve Allah’a olan bağını kuvvetlendirerek bu basireti elde eder. O zaman toprak perdesi aralanır, gerisi nurlanır.

Özet:

İman ve kulluk şuuruyla bakıldığında, kabir karanlık değil, nur dolu bir geçittir. Toprak perdesi, bir ayrılık değil, rahmetin örtüsüdür. Kabir, imanlı bir insan için yokluk değil, ebediyetin başlangıcıdır. Bu anlayışla mümin, tüm varlığıyla “Allah bize yeter” diyerek ölümün ötesine güvenle yürür.

 

Loading

No ResponsesHaziran 14th, 2025