Rüzgâr Eken Fırtına Biçer: Zulmün Hesap Günü
Rüzgâr Eken Fırtına Biçer: Zulmün Hesap Günü
Tarihin her devrinde zulüm tohumları ekenlerin, zamanı geldiğinde ektiklerini biçtiğine şahit olduk. Zulüm, sadece mazlumu yaralamaz; zalimin de felaketini hazırlar. Ve bugün bu hakikat, en çıplak haliyle gözler önüne seriliyor. ABD’nin bir asrı aşkın süredir dünya coğrafyalarına ektiği kan, acı ve gözyaşı, artık kendi toprağında bile yankılanan bir feryada dönüşmüş durumda.
Gazze’den sadece bir örnek: Un almaya giden bir baba, Abdelrahman Hasballah… Çocuklarına ekmek götürmek istiyordu, ama cenazesi döndü. Oğlu, babasının cansız bedeni başında “Babam bir şehit!” diye haykırarak gözyaşlarına boğuldu. Eline silah almamış, sadece bir çuval unun peşine düşmüştü. Ama ABD’nin desteklediği İsrail tarafından hedef alınarak can verdi. Bu manzara bir istisna değil; yüzlerce, binlerce örnekten sadece biri.
Bu sahneler, sıradan istatistikler değil; vicdanı olan herkesi sarsacak kadar yakıcı, insanlığın mahşer provası kadar derin olaylardır.
ABD, “İsrail karşıtı” olarak yaftaladığı her adımı düşmanlık sayıyor. BM çatısı altında barışı konuşmak isteyen ülkelere bile tehdit mektupları gönderiyor. Çünkü onun için barış, menfaatiyle çakıştığında suç sayılır. ABD’nin dış politikası artık bir ideolojiye değil, kör bir güç arzusuna dayanıyor. Oysa hakikat, gücün değil adaletin tarafında duranlarladır.
Truva Atları ve Satılmış Sessizlikler
Acı olan sadece dışarıdaki düşman değil; içimizdeki suskunluklar, kirli ittifaklar, çıkar uğruna satılmış insanlık… Mısır gibi bir ülke, halkı Filistin’e gözyaşı dökerken hükümeti işgalcinin çağrısıyla barış yürüyüşlerini engelliyor. Aktivistleri gözaltına alıyor, sınır dışı ediyor. Refah Kapısı’nın bir tarafında bombalar yağıyor, diğer tarafında ise “güvenlik” gerekçesiyle vicdanlar hapsediliyor.
Bu manzara bize şunu haykırıyor: Bazı devletler sınırları tel örgülerle değil, parayla örüyor. İsrail’le ticaret devam ederken, Gazze’ye destek susturuluyor. Oysa Yunus Emre ne güzel söyler:
> “Ne ekersen biçersin, döktüğünü içersin…”
Bugün dökülen kanlar, sadece mazlumların değil; insanlığın yüzüne çarpan bir tokattır. Sessiz kalanlar da bu tokattan nasibini alacaktır.
Zulmün Sonu: Firavun’un Akıbeti
Tarih boyunca kendini ilahlaştıran her güç, sonunda kendi karanlığında boğulmuştur. Firavun suda boğuldu, Nemrut ateşte. ABD de eğer bu zulüm politikalarından dönmezse, döktüğü kanın girdabında boğulacaktır. Zira:
> “Zulüm ile abad olanın, sonu berbat olur.”
“Allah, zalimlere mühlet verir; ama ihmal etmez.”
Unutulmasın ki, insanlık tarihi, gücü değil hakkı yüceltenlerin mirasıdır. Gerçek kazananlar, adaletin, merhametin ve vicdanın safında olanlardır.
Makale Özeti:
ABD’nin bir asırdır sürdürdüğü müdahaleci ve zalimane politikalar, artık hem mazlum coğrafyalarda hem de kendi kamuoyunda karşılık bulmaya başladı. Gazze’de un almak isteyen bir babanın öldürülmesi, ABD’nin desteklediği işgalin insanî bedelini gözler önüne serdi. Mısır gibi ülkelerde ise çıkar ilişkileri uğruna direniş susturuluyor. Tarih boyunca zalimlerin sonu hüsranla bitmiştir. ABD ve destekçileri de eğer bu politikalarında ısrar ederse, döktükleri kanın altında kalacaklardır. Zulüm, asla ebedî değildir; ama hak da asla yenilmez.