Müdebbiriyet ve İdare: Kudretin Sessiz Musika-i İlahisi
Müdebbiriyet ve İdare: Kudretin Sessiz Musika-i İlahisi
“Müdebbiriyet ve idare” hakikatidir.
Yani, gayet dehşetli ve süratli ecram-ı semaviyeyi ve gayet istilacı ve karıştırıcı unsurları ve gayet ihtiyaçlı, zafiyetli mahlukat-ı arziyeyi kemal-i intizam ve muvazene ile idare etmek, birbirlerine muavenettar yapmak ve imtizaçkârane idare etmek ve tedbirlerini görmek ve bu koca âlemi bir mükemmel memleket, bir muhteşem şehir, bir müzeyyen saray gibi yapmak hakikatidir.”
Şualar
Varlık âlemi, ilk bakışta karmaşık, başıboş ve gelişigüzel bir hareketliliğe sahne gibi görünse de dikkatli bir nazarla bakıldığında, her şeyin derin bir plan, hassas bir hesap ve eşsiz bir idare ile yürüdüğü ortaya çıkar. Yıldızlardan hücrelere, galaksilerden su damlalarına kadar her şey, bir Müdebbirin yani her işi tedbirle yöneten bir Zât’ın idaresindedir. Bu hakikat, Kur’an’ın pek çok ayetinde vurgulanan “Yudebbirus-semevât ve’l-ard – Gökleri ve yeri tedbir eden O’dur” sırrıdır.
Kâinat: Bir Memleket, Bir Şehir, Bir Saray
İnsanlık tarihinin en büyük idarecileri bile, en fazla bir şehir veya bir imparatorluğu belli ölçüde düzenleyebilmişlerdir. Oysa şu muazzam kâinatta; hiçbir anarşi, başıbozukluk, rastgelelik veya israf yoktur. Güneş sistemindeki gezegenlerin her biri, belli bir yörüngede saniye şaşmadan dönerken; yeryüzünde dört unsur (hava, su, toprak, ateş) farklılıklarına rağmen bir bütünlük içinde çalışır. Rüzgârlar bir yerde zararlı gibi görünürken, başka yerde hayat taşır. Yağmur, kimi zaman rahmet olurken, başka bir yanda temizlik yapar.
Bu koca âlem, âdeta bir şehir gibi sokak sokak planlıdır. Bir memleket gibi her bölgeye göre ayrı kaynaklar ve ihtiyaçlar karşılanır. Ve bir saray gibi her köşesi sanatla, düzenle ve anlamla bezelidir.
Zıtlar Arasında İntizam: Tedbirin Mühürleri
Kâinattaki unsurlar birbirinin zıddıdır: Ateşle su, ışıkla karanlık, soğukla sıcak… Ama bu zıtlıklar savaşmaz, çatışmaz; aksine birbirine yardımcı olur. Isı, hayatın temelidir ama fazlası yok edici olur; soğuk, durağanlık getirir ama fazla ısıyı dengeler. Bu muazzam denge, tevâzün ve tedbir sıfatlarının açık bir tecellisidir. Zıt unsurların bu denli ahenk içinde işlemesi, bilinçsiz sebeplerin işi olamaz.
Görünürde kaotik gibi görünen fırtınalar, seller, depremler bile aslında büyük dengeyi korumaya yönelik bir düzeltme hareketidir. Bu, ilâhî bir müdebbiriyetin en ince ayarlarla işlediğinin göstergesidir.
Zayıfların Korunması: Kudretle Şefkatin Buluşması
Yeryüzünde güçsüz, savunmasız ve zayıf mahlûkat çoktur: Yeni doğmuş yavrular, kanatsız böcekler, kök salmış bitkiler… Onlar, güçlülerden korunmaya, beslenmeye, barınmaya muhtaçtır. İşte kâinatın idaresinde sadece güç değil, aynı zamanda şefkat de vardır. Güneşin ısı dağıtımı, suyun döngüsü, toprağın bereketi; hepsi bu zayıfları gözeten bir ilâhî rahmet planıdır.
Kudret, kontrolsüz kullanıldığında tahrip eder; ama ilâhî müdebbiriyet, kudreti rahmetle dengeler. Bu da gösteriyor ki bu kâinatı yöneten sadece bir güç sahibi değil, aynı zamanda sonsuz hikmet ve şefkat sahibidir.
Bir Şehir Gibi Yaşayan Kâinat
Her mahlûk bir görevli gibidir: Arılar bal yapar, rüzgârlar polen taşır, bulutlar yağmur getirir. Her biri kendi sahasında vazifedardır ve birbirine engel değil, yardımcıdır. İnsan ise bu şehirde akıl sahibi bir misafir ve seyircidir. Bu düzeni görmek, takdir etmek ve idarecinin hikmetini tanımakla yükümlüdür.
Kâinatı düzen içinde idare eden Zât’ın, insan hayatını başıboş bırakması mümkün müdür? Bu sorunun cevabı, hem içimizdeki vicdanda hem gökyüzündeki yıldızlarda mevcuttur.
Özet:
Bu makale, müdebbiriyet ve idare hakikatini ele almaktadır. Kâinatta görülen muazzam düzen, zıt unsurlar arasındaki denge, zayıf varlıkların korunması ve her şeyin bir plan içinde yürümesi; her işi tedbirle yöneten ilâhî bir Zât’ın varlığına delildir. Bu hakikat, insanı rastgeleliğin değil, hikmetle dolu bir idarenin hüküm sürdüğü bir âlemde yaşadığını fark etmeye davet eder. Kudret, hikmet ve rahmetle işleyen bu idare, insana teslimiyet, hayret ve iman kazandırır.