Taklidin İki Yüzü: Ataların İzinden Hakka mı, Batıla mı?

Taklidin İki Yüzü: Ataların İzinden Hakka mı, Batıla mı?

Taklit: Kılavuz mu, Karanlık mı?

İnsanoğlu düşünür, sorar, öğrenir. Fakat çoğu zaman, en kestirme yol olan “başkasına uymayı” seçer. Buna “taklit” deriz. Ama taklit, kılıç gibidir.

Eğer hak yolda olan birine uyulursa rehberliktir.

Eğer batıl üzerinde olanlara uyulursa zulmettir.

İşte İslâm, bu ince çizgide taklidin sadece hakta geçerli olduğunu, bâtılda ise reddedildiğini öğretir.

Kurtubî’nin İkazı:

Büyük müfessir Kurtubî şöyle der:

> “Küfür ve masiyette ataları taklit batıldır. Hak’ta taklit ise, dinin asıllarından bir asıldır.”

Bu söz, İslam’ın taklide bakışındaki hassas dengeyi özetler:

Küfürde ve günah yolunda atalara uymak, cehaletin ve tembelliğin perdesidir.

Hakkın izini sürenleri örnek almak ise fıtri bir ihtiyaçtır ve dinin temelidir.

Kur’ân Ne Diyor?

Kur’ân birçok ayette, ataların izinden körü körüne giden kavimleri sert bir şekilde tenkit eder:

> “Onlara ‘Allah’ın indirdiğine uyun’ denildiğinde, ‘Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız’ derler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?”
(Sure: Bakara, 170)

Bu ayet, sorgulamadan yapılan taklidin batıla götüreceğini gösterir.
Taklit, hakla beslenmediği sürece, geçmişin zinciri olur.
Taklit, düşünceye eşlik etmediği sürece, kişiyi esir alır.

Peygamberlerin Taklit Ettikleri Yol: Hak Yol

Cenâb-ı Hak, Resûlullah’a (sav) şöyle buyurur:

> “İşte onlar Allah’ın doğru yolda kıldıkları kimselerdir. Sen de onların yoluna uy.”
(Sure: En‘âm, 90)

Bu ayet, hakkı temsil edenlerin taklidinin meşru ve hatta zaruri olduğunu gösterir.
Yani Hz. İbrahim’in teslimiyeti, Hz. Yusuf’un iffeti, Hz. Musa’nın direnişi, Hz. İsa’nın fedakârlığı… Bunlar birer taklit modeli değil midir?

Bediüzzaman’ın Ölçüsü:

Bediüzzaman Hazretleri hak ve bâtılı birbirinden ayırmak için ciddi ölçüler verir:

> “Taklit, hakta olsa nûrdur, bâtılda olsa zulmettir.”
“Zann-ı galip, hakikate kapı açar; taassup ise hakikati kapatır.”

Yani mesele sadece birine uymak değil, kime ve neye uydurulduğudur.
Atanın, hocanın, toplumun, liderin izinden gitmek, eğer akıl ve vahyin süzgecinden geçmiyorsa, cehaletin kutsallaştırılmasıdır.

Din, Körü Körüne Değil, Göz Açık Bir Yolculuktur

İslam, bir düşünme dinidir.

Sorgulamayı,

Delil aramayı,

Hakkı tanımayı
emreder.

Hatta imanın bile ilk adımı taklit değil, tahkiktir.

Ama hakikati bulan bir kişi, artık o yolda giden bir alimi, veliyi, peygamberi taklit edebilir. Çünkü artık bu taklit, bilgi üzerine bina edilen bir teslimiyet olur. İşte bu, takva ile yoğrulmuş akıllı bir itaattir.

Bugünün Tuzağı: Modern Zamanların Ataları

Bugün herkes birilerini taklit ediyor:

Moda ikonlarını,

Sosyal medya fenomenlerini,

Batılı filozofları,

Maddiyatçı liderleri…

Atalar sadece ölmüş dedeler değildir.
Zamanın ruhu, medya, ideolojiler de yeni “atalar” olmuştur.
Ve insanlar, çoğu zaman bunların peşinden sorgulamadan gider.
İşte bu da modern cehaletin taklididir.

Sonuç: Taklit Etmeden Önce, Takdir Et

Eğer birini taklit edeceksen:

Onun doğruluğundan,

Delil üzere yürüdüğünden,

Hakikate sadakatinden emin ol.

Çünkü kimin peşinden gittiğin,
sonunda nereye varacağını belirler.

O halde:

Bâtılda taklidi terk et!

Hakka taklitte ise istekli ol, ama aklını ve kalbini rehber tutarak!

Özet:

İslam’da taklit, hakta meşru; bâtılda ise reddedilmiştir.

Kur’ân, atalarını körü körüne taklit eden kavimleri eleştirir.

Peygamberlerin yolu, “hakta taklidin” en güzel örneğidir.

Taklit, akılsız ve delilsizse; cehaleti kalıcılaştırır.

Bediüzzaman, taklidi hakikatin nuruyla ayırır: “Bâtılda taklit zulmettir.”

Bugünün yeni “ataları” medya ve ideolojiler olabilir; bu yüzden kime uyduğumuzu sorgulamak şarttır.

Gerçek rehberlik, akıl + iman + sünnet çizgisinde bir bağlılıkla mümkündür.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 10th, 2025