Her Nakışta Kudretin İmzası: Kalem-i Kudretin Sessiz İlânı
Her Nakışta Kudretin İmzası: Kalem-i Kudretin Sessiz İlânı
” Kalem-i kudrette ittihat, tevhidi ilan eder
Eser-i itkan-ı sanat, fıtratın her köşesinde bilbedahe reddeder esbabının icadını.
Nakş-ı kilkî ayn-ı kudret, hilkatin her noktasında bizzarure reddeder vesaitin vücudunu.”
Sözler. Lemaat
Kâinatın sessiz ama etkili dili, tevhidi haykırır. Her varlık, her atom, her canlı; bir sanat eseri gibi nakşedilmiş, bilinçli bir kudretin izlerini taşımaktadır. Bediüzzaman bu ifadelerinde, yaratılışın rastgele sebeplerle değil, doğrudan bir kudret eliyle vücuda geldiğini ilan eder. Bu kudretin birliği, kâinattaki nizamın ve uyumun sırrıdır.
Kudret Kalemi: Tek Bir Elin Yazısı
Bir tabloya bakıldığında onun tek bir ressamın fırçasından çıktığı bellidir. Renklerin uyumu, çizgilerin istikameti ve bütünlüğü, bir elin hakimiyetini gösterir. Kâinat da aynı şekilde, tek bir kalemle yazılmış, tek bir kudretle çizilmiştir. Dağlardaki ihtişam ile bir kar tanesindeki simetri aynı sanatı taşır. Gözdeki retina ile galaksilerdeki düzen aynı ustanın kaleminden çıkmıştır.
İşte bu “kalem-i kudrette ittihat”, yani yaratılış kaleminin birlik içindeki uyumu; açıkça tevhidi ilan eder. Çünkü birliği bozan çokluk, eserde karışıklık doğurur. Oysa bu kâinatta karmaşa değil, mükemmel bir düzen vardır.
İtkan-ı Sanat: Mükemmellik, Sebepleri Reddeder
> “Eser-i itkan-ı sanat, fıtratın her köşesinde bilbedahe reddeder esbabının icadını.”
Bir eserdeki incelik, düzen ve hassas ölçü; onu kör ve şuursuz sebeplerle açıklamayı imkânsız kılar. Mesela bir saat gördüğümüzde, onun arkasında bir saatçi olduğunu kabul ederiz. Çünkü düzen, şuuru gösterir. Akılsız sebeplerin bir araya gelerek mükemmel bir organizma oluşturması, aklen ve ilmen muhaldir.
İnsan vücudu, bir DNA zinciri, bir arı kovanı, bir göz bebeği… Hepsi, kör sebeplerin değil; bilen, gören, hikmetli bir yaratıcının sanatıdır. Sebepler sadece birer perdedir, kudreti gizleyen ama izini belli eden zarif örtülerdir.
Vesait ve Araçlar: Gerçek Fiilin Sahibi Değil
> “Nakş-ı kilkî ayn-ı kudret, hilkatin her noktasında bizzarure reddeder vesaitin vücudunu.”
Nakş yani desen, sadece fırçanın değil; ressamın marifetidir. Fırça ne kadar güzel olursa olsun, aklı ve sanatı yoksa kendi başına bir resim yapamaz. Aynı şekilde kâinattaki vesileler, yani “doğa”, “tabiat kanunları”, “elementler” gibi unsurlar da sadece araçtır. Sanatı yapan, onlara kudret veren Zat’tır.
Bir çiçeğin oluşumunda toprak, su, güneş birer vesiledir. Ama o çiçeğin rengini, desenini, kokusunu bu kör unsurlara vermek, hakiki faile perde çekmektir. Halbuki o nakış, doğrudan kudretin aynasıdır.
Tevhid: Kalplerin Asıl Gıdası
İnsanın kalbi, dağınıklıktan değil; tevhidden gıdasını alır. Çok ilah, çok fail, çok kudret inancı; hem aklı, hem kalbi parçalar. Tevhid ise kalbi birleştirir, aklı nurlandırır, hayatı huzura kavuşturur. Her şeyin tek bir elden geldiğini bilmek; insanı tevekküle, teslimiyete, şükre götürür.
ÖZET:
Bu makale, kâinatta görülen düzen, sanat ve inceliklerin; çokluk ve tesadüflerle değil, bir tek kudretin eseri olduğunu anlatır. Kalem-i kudretin birliği, tevhidi isbat eder. Sanattaki mükemmellik, sebeplerin ve araçların icat edici olmadığını gözler önüne serer. Kâinattaki her nakış, her desen, doğrudan Allah’ın kudretini gösterir. Gerçek fail, her şeyin yaratıcısı olan Yüce Allah’tır. Tevhid, sadece itikadî bir mesele değil, aynı zamanda kalbin huzurunun, aklın istikametinin ve ruhun selametinin kaynağıdır.