Gözyaşıyla Değil, Gayretle Kurtuluş: Ümmetin Derdi ve Vazifemiz

Gözyaşıyla Değil, Gayretle Kurtuluş: Ümmetin Derdi ve Vazifemiz

“Heyhat! Geliniz ey ehl-i İslâm! Hep beraber ağlaşalım. Hayır, hayır! Gözyaşlarıyla, feryat ile tedavisi mümkün değil bu derdin. Allah için uğraşalım.”
Tarihçe-i Hayat.621

Tarih, zamanın aynasıdır. Bu aynaya baktığımızda ümmet-i Muhammed’in parlak zaferleriyle birlikte hüzünle yoğrulmuş acı zamanlarını da görürüz. Nice çağlar boyunca İslâm, insanlığın ufkuna nur saçarken; gafletin, ayrılığın ve dünyevîleşmenin pençesinde ne yazık ki o nur zaman zaman bulutlar ardına gizlenmiştir.

İşte böyle bir hâletin ardından yükselmişti bu feryat:
“Heyhat! Geliniz ey ehl-i İslâm! Hep beraber ağlaşalım.”
Bu, sıradan bir hüzün değil; ruhun derinliklerinden kopup gelen, bir milletin manevî çöküşünü fark eden bir mütefekkirin sızlanmasıydı. Ancak bu feryat bir ağıtla son bulmadı. Çünkü feryat tek başına kifayet etmez, gözyaşı toprağa düşer ama tohum vermez; gayretle sulanmazsa, ümmetin tarlasından bir şey yetişmez.

Derdimiz Büyük Ama Umutsuzluk Yok

Evet, ümmetin derdi büyüktür. Parçalanmışlık, cehalet, ahlâkî çöküntü, adaletin zedelenmesi, ilmin terk edilmesi… Her biri ayrı bir yara. Ancak her derdin ilacı vardır. Ve bu ilacın adı: şuur, ihlas, birlik ve aksiyondur.

Bir millet, sadece düşmanıyla değil, kendi içindeki hastalıkla da savaşmalıdır. Bediüzzaman Hazretleri, ümmetin hastalığını sayarken cehalet, zaruret ve ihtilafı zikreder. Bu hastalıkların panzehiri de bellidir: maarif (ilim), san’at ve ittihad.

Gözyaşı ile tembellik birleşince acizliğin mezarı kazılır. Oysa ki bir gözyaşı, bir secdeyle birleşirse rahmete dönüşür. Feryat, dua ile birleşirse imdat olur. İşte bu yüzden ağlayalım diyor; ama orada bırakmıyor:
“Allah için uğraşalım.”

Kurtuluş Yolu: İman, Aksiyon ve İttihad

Bugün bize düşen nedir?

Ağlamak mı? Evet, ama gaflet uykusundan uyanmak için.

Yakınmak mı? Evet, ama ardından ayağa kalkmak için.

Konuşmak mı? Evet, ama sadece dilde değil; kalpte, davranışta ve çabada da konuşmak için.

Ümmetin yeniden dirilişi, ilimle silahlanmış bir gençlik, ahlâkla yoğrulmuş bir toplum, ihlasla çalışan dava erleri ve birlik ruhuyla kenetlenmiş kalplerle mümkündür. Yoksa, ne Batı’nın ne Doğu’nun reçeteleri bize derman olmaz.

Bu yüzden ağlayalım, evet. Ama ağlamayı bir başlangıç kılalım. Sonrası dua, tefekkür ve gayret ile gelsin. İslam’ın kaderi, tembellerin ellerine teslim edilmeyecek kadar yücedir. Bu dava; samimi, kararlı, fedakâr ruhları bekliyor.

Özet:

Bu makale, yazarın”Heyhat! Geliniz ey ehl-i İslâm…” sözünden yola çıkarak ümmetin içinde bulunduğu manevî çöküşe karşı bir farkındalık ve harekete geçme çağrısıdır. Gözyaşı ve feryadın yeterli olmadığını, asıl çözümün şuurla, ihlasla ve gayretle olacağını anlatır. İman, ilim, birlik ve ahlâk temelinde yeniden dirilişin mümkün olduğu belirtilir. Mücadele ve tebliğ, tembellikten değil, aksiyondan doğar. Ağlamak bir başlangıç; gayret ise kurtuluştur.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 10th, 2025