Ecnebîlerdeki Mâniler

Ecnebîlerdeki Mâniler

“Mâzi kıtasında, vahşet-âbâd sahralarında hayme-nişîn-i taassup ve taklit; veyahut cehlistan ülkesinde menzil-nişîn-i müzahrefat ve istibdat olanlara, şeriat-ı garrânın galebe-i mutlak ve istilâ-yı tâmmına sed ve mâni olan sekiz emir, üç hakikatle zîr ü zeber olmuşlardır ve oluyorlar.

O mâniler ise:

Ecnebilerde: Taklit ve cehalet ve taassup ve kıssîslerin riyâseti…

Ve bizdeki mâni ise: İstibdad-ı mütenevvi ve ahlâksızlık ve müşevveşiyet-i ahvâl ve atâleti intaç eden ye’stir ki, şems-i İslâmiyet’in küsufa yüz tutmasına sebep olmuşlardır.

Sekizinci ve en birinci mâni ve belâ budur: Biz ile ecnebiler, bazı zevahir-i İslâmiyet ve bazı mesâil-i fünûn ortasında hayal-i bâtıl ile tevehhüm eylediğimiz müsâdemet ve münâkazâttır.

*******

  1. Ecnebîlerdeki Mâniler:
  2. Taklit:

Modern Batı’nın fikrî olarak kemâle erdiği zannedilerek her şeyin oradan gelmesi gerektiği zannı hâlâ çok yaygın. Müslüman dünyası, kendine özel düşünce üretmek yerine, Batı’nın ürettiği ideoloji, yaşam biçimi ve teknolojiyi çoğu zaman eleştirmeden taklit etmektedir.

  1. Cehalet:

Bilgi çağında olmamıza rağmen, ahlaki, manevi ve hakikate dayalı bir ilim anlayışının Batı toplumlarında eridiğini görmekteyiz. Teknoloji ilerliyor ama insanlık erozyona uğruyor. Ahlâkî cehalet derinleşiyor.

  1. Taassup (bağnazlık):

Özgürlük adı altında, kendi inançlarından başkasına hayat hakkı tanımayan, özellikle İslam’a karşı düşmanlık besleyen Batı toplumlarında ciddi bir ideolojik bağnazlık gelişmiştir. “Seküler taassup” diyebileceğimiz bu durum, İslam’a karşı ön yargıyı sistematikleştirmiştir.

  1. Kıssîslerin Riyâseti:

Bugün bu ifade sadece papazları değil, fikrî liderlikleri dogmatikleşmiş her yapı için geçerlidir. Bilimi, siyaseti, ekonomiyi kendi menfaatleri için kullanan çıkar çevreleri, modern “ruhban sınıfı” gibi davranıyorlar.

  1. Bizdeki Mâniler:
  2. İstibdad-ı mütenevvi (çeşitli baskılar):

Bugün bazı İslam ülkelerinde hâlâ fikrî baskı, ifade özgürlüğü eksikliği, siyasal otoriterlik hüküm sürmektedir. Ancak sadece siyasî değil, sosyal ve dinî istibdat da yaygındır. Toplum içinde farklı düşüneni dışlayan, gençlerin arayışlarını bastıran zihinsel kalıplar da birer istibdattır.

  1. Ahlâksızlık:

Ahlakî yozlaşma, hem fert hem toplum bazında derinleşmiştir. Teknolojinin getirdiği imkânlar, iffet, edep ve haya gibi İslamî değerleri tehdit etmektedir. Diziler, sosyal medya ve tüketim kültürü bu yozlaşmayı körüklemektedir.

  1. Müşevveşiyet-i Ahvâl (durumların karışıklığı):

Toplumların neye inanacağı, neyi savunacağı, kimden yana olacağı konusunda karışıklık ve kafa karışıklığı hâkimdir. Kimlik bunalımı yaşanmakta, idealler bulanıklaşmaktadır.

  1. Atâleti intaç eden Ye’s (ümitsizlikten doğan tembellik):

Bu, Bediüzzaman’ın “en büyük mâni” olarak tanımladığı hastalıktır. Bugün de hâlâ geçerlidir. “Bizden bir şey olmaz”, “Müslümanlar zaten geri kalmış” gibi sözler, umudu öldürmektedir. Ümidi olmayan bir toplum, aksiyona da geçemez, terakki de edemez.

  1. En Büyüğü: Hayalî Çatışma ve Zıddiyet Kuruntusu

> “Biz ile ecnebiler arasında, İslam’ın bazı yüzeysel halleri ile fen ilimleri arasında hayalî bir zıtlık vehmi…”

Bu cümle, bugün de İslam dünyasının en kritik sorunudur. Hâlâ bir kesim İslam’ı bilimin karşısında, ilerlemenin zıddı olarak görmektedir. Oysa İslam, Kur’ân’ın bizzat teşvik ettiği bir ilim ve hikmet dinidir. Bilimle çatışmak bir yanılgı değil, bir iftiradır.

Modern eğitim sistemlerinde, hâlâ bilim-din çatışması sahte bir problem olarak sunulmaktadır. Bu da imanlı gençleri ya bilimi reddetmeye ya da dini terk etmeye sürüklemektedir.

Netice: Ne Yapmalı?

  1. İlimle İmanı barıştırmak, hikmetle aklı birleştirmek gerekir.
  2. Gençlere ümitsizlik değil, misyon yüklemek gerekir.
  3. Ahlaklı özgürlük, fikrî cesaret ve manevî terbiyeyle büyüyen bir nesil inşa edilmelidir.
  4. Dinî taassubu değil, hikmetli imanî derinliği teşvik etmek gerekir.

Sonuç:

Bediüzzaman’ın yüzyıl önce teşhis ettiği bu hastalıklar bugün hâlâ devam etmekte; ama aynı zamanda o teşhislerin tedavi reçetesi olan Kur’anî ve hikmetli bir bakış da elimizin altındadır. Bu sekiz mâni, ancak iman, hikmet, cesaret ve ahlâk temelli bir ihya hareketiyle bertaraf edilebilir.

 

Loading

No ResponsesHaziran 10th, 2025