Cebindeki Pirinçler: Bir Babanın Sessiz Çığlığı ve İnsanlığın İmtihanı

Cebindeki Pirinçler: Bir Babanın Sessiz Çığlığı ve İnsanlığın İmtihanı

Giriş: Bir Cebin İçine Sığan Vicdan

Savaşların sadece cephelerde değil, sofralarda da yaşandığı bir çağdayız. Gazze’de bir babanın cebinden çıkan birkaç pirinç tanesi, artık mermilerin ve bombaların değil; açlığın, yokluğun ve çaresizliğin öyküsünü anlatıyor bize.
Toprağa düşen bedenin cebinden çıkanlar, yalnızca bir poşet pirinç değil; bir insanlığın vicdan muhasebesidir.

  1. Açlığın Gölgesinde Babalık: Bir Lokmanın Ardındaki Haysiyet

Çocuklarına tek bir lokma yedirebilmek için günlerce, belki haftalarca uğraşmış bir baba… Elindeki imkânsızlıkla savaşıp birkaç pirinç tanesini cebine koymuş, belki gece eve döndüğünde bir çorbanın taneleri olur ümidiyle…
O cebin içi boş değil; dua, umut, gayret ve babalıkla doluydu.

O babanın öldüğü an, sadece bir can değil, bir irade, bir şefkat, bir vicdan da vurulmuş oldu.
Ve cebindeki pirinçler, bize şunu fısıldıyor:

> “Ben bir baba idim, çocuklarım için yaşıyordum. Açlıkla, yoklukla savaşıyordum. Sıra bana gelmeden beni vurdular.”

  1. Savaşın Gerçek Yüzü: Kurşunlar Sofraya Yönelmişse

Kurşunların cepheye değil, aç mideye, susuz dudaklara, korkuyla büyüyen çocuklara yöneldiği bir coğrafya düşünün.
ABD’li paralı askerlerin yardım dağıttığı bir anda, İsrail askerlerinin aç insanlara kurşun sıkması artık savaş değil, açlığa karşı vahşet halidir.

Bu manzara, bize tarihte zalimlerin nasıl insanlık dışılaştığını hatırlatır.
Ve Kur’an’ın şu ikazı yankılanır kulaklarımızda:

> “Kim bir cana kıymamış birini öldürürse, bütün insanlığı öldürmüş gibidir.” (Maide, 5:32)

  1. Gazzeli Babanın Sükût Eden Sözleri

O baba hiç konuşmadı belki, ama cebinden çıkan pirinçler her şeyi anlattı.
Ağlamadı, isyan etmedi, kameralara poz vermedi.
Ama sustuğu kadar konuştu.
Ve biz şimdi onun yerine düşünmeliyiz:

Bu adam neden sadece pirinç taneleri taşıyordu?

Neden çocuklarına bir avuç erzak bile ulaştıramıyordu?

Biz neredeydik?

  1. Sessiz Bir Şehitlik, Büyük Bir Utanç

Bu şehadet, sadece bir ölüm değil, bir davadır artık.
Cebindeki pirinç taneleri, adeta “şuuru uyandırın” diyor.
Bu olay, biz Müslümanlara yalnızca duygulanmak için değil, uyanmak ve bir şey yapmak için geldi.

Dua, destek, dayanışma…

Mazlumu yalnız bırakmamak…

Zulmü alkışlamamak…

Çünkü bu çağ, vicdanı olanların konuşma çağıdır.

Sonuç: Pirinçler Kadar Ağır Bir Sorumluluk

Cebinden çıkan pirinçler, insanlığın utancını taşıyor. Ama aynı zamanda bir direnişi, bir teslimiyeti ve bir babalığı da…
O birkaç tane pirinç, bize şunu hatırlatıyor:

> “Azıcık şeylerle bile büyük şeyler yapılır, yeter ki niyet temiz, kalp diri olsun.”

Ve o baba, belki bir çorbayı başaramadı, ama bir insanlık dersi verdi.
Öyle ki, sadece çocuklarına değil, bütün bir ümmete miras bıraktı.

Özet:

Bu makalede, Gazze’de işgalci güçler tarafından şehit edilen bir babanın cebinden çıkan pirinç taneleri üzerinden, insanlık, fedakârlık ve savaşın karanlık yüzü işlendi. Savaşın sadece silahla değil, açlıkla da yapıldığına dikkat çekildi. Cebindeki pirinçler, sadece bir yiyecek değil; bir babanın evlatları için verdiği mücadelenin, ümmetin vicdanını titreten sembolü oldu. Bu acı tablo, bizlere dua, farkındalık ve harekete geçme sorumluluğunu yeniden hatırlattı.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 10th, 2025