Suyun Sessiz Secdesi: Irmaklardan Okunan İlâhî Kudret

Suyun Sessiz Secdesi: Irmaklardan Okunan İlâhî Kudret

“Şimdi bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara… Yerden, dağlardan kaynamaları tesadüfî değildir. Çünkü onlara terettüp eden âsâr-ı rahmet olan faydaların ve semerelerin şehadetiyle ve dağlarda bir mizan-ı hâcetle iddiharlarının ifadesiyle ve bir mizan-ı hikmetle gönderilmelerinin delâletiyle gösteriliyor ki bir Rabb-i Hakîm’in teshiriyle ve iddiharıyladır. Ve kaynamaları ise onun emrine heyecanla imtisal etmeleridir.”
Sözler.738

Kâinatta sessiz fakat derin bir konuşma vardır. Dalgalar, çaylar, çeşmeler, ırmaklar… Her biri görünüşte suyu taşır, fakat hakikatte bir sırrı, bir işareti, bir iradeyi taşır. Toprağın altından fışkıran her kaynak, yalnızca bir tabiat olayı değil; rahmetin bir tercümanı, hikmetin bir aynası gibidir.

Bediüzzaman der ki:

> “Yerden, dağlardan kaynamaları tesadüfî değildir.”

Gerçekten de bir ırmağın doğması, binlerce yıldır aynı noktadan akması, ihtiyaca göre dağlarda saklanması ve zamanında yüzeye çıkması, asla rastgele bir olay değildir. Bu, tesadüfün kör eliyle açıklanamaz. Bu, bir Rabb-i Hakîm’in planlı, bilinçli ve hikmetli takdiriyle açıklanabilir.

Suyun Yolculuğu: Rahmetin Haritası

Yağmur damlası gökten düşer. Dağlarda birikir. Buz olur, kar olur. Sonra yavaş yavaş erir. Bu eriyen su, belirli yollarla yerin altına sızar. Derinlerde birikir. Sonra bir gün, bir köyün yanından saf bir kaynak gibi fışkırır.

Bu yolculukta israf yoktur, karmaşa yoktur. Her adımda bir ölçü, bir zamanlama ve bir amaç vardır.

Susamış toprağı yeşertir.

Hayvanlara hayat olur.

Tarlaya bereket olur.

İnsana nimet olur.

Peki, bu kadar faydayı sağlayan su, akıl mı sahibidir? Yoksa toprak mı ona yol gösterir? Elbette hayır. Bu, rahmetli bir elin, şefkatli bir iradenin eseridir.

Her Damla Bir Emre İtaattir

Bediüzzaman bir başka sırra dikkat çeker:

> “Kaynamaları ise onun emrine heyecanla imtisal etmeleridir.”

Ne muazzam bir ifade! Sular, toprağın bağrından coşup çıkarken, bir ilâhî emre itaat ediyor gibi hareket ederler. Sanki her damla, “Emrolundum, çıktım!” dercesine heyecanla yeryüzüne koşar.

Bu bakış açısı, suya bir can, bir şuur vermek değildir. Bilakis, suyun cansızlığına rağmen, onun bu hikmetli ve faydalı hareketini sağlayan şuurlu bir Kudretin varlığını göstermektir. Suyun dili yoktur ama diliyle anlatamayacağını haliyle anlatır:

> “Beni gönderen bir Sahip var, beni gönderen bir Hâkim var.”

Dağlar, Hazine Gibi Saklar Suyu

Yağmur damlaları dağlarda depolanır. Karlar birikir, yer altı göletleri oluşur. Bu, tesadüfle izah edilemez bir mizan-ı hâcet, yani ihtiyaç terazisidir. Yani sular, insanların ve mahlûkatın ihtiyacına göre yerlerde toplanır, gerektiğinde yüzeye çıkar.

Bu da gösterir ki, “Su” sadece su değildir. Su, İlâhî bir takdirdir.

Fizikten Tevhide Giden Yol

Bugün fizikçiler suyun döngüsünü, basıncını, akışını, buharlaşmasını anlatabilir. Ama suyun neden bu kadar yerli yerinde, bu kadar faydalı ve zamanında hareket ettiğini izah edemezler.

Çünkü bu mesele, sadece fizikî değil; aynı zamanda metafizikîdir. Yani arkasında bir irade, bir hikmet ve bir maksat taşıyan olaydır.

Ve bu olay, insanı:

Düşündürür,

Şükre sevk eder,

Tevhide ulaştırır.

Sonuç: Su, Sessiz Bir Şahit Gibidir

Su; gökten iner, dağlarda saklanır, yerin altından fışkırır, vadilerde akar, denizlere kavuşur. Bu yolculuğu boyunca insanlara fayda sağlar, hayata can olur, toprağa yeşillik getirir.

Fakat bütün bunları yaparken hiç konuşmaz. Konuşmaz ama hal diliyle konuşur. Der ki:

> “Ben kendi başıma hareket etmem. Beni gönderen var. Beni görevlendiren var. Ben, O’nun rahmetine hizmet ediyorum.”

İşte bu nedenle, suyu seyreden bir göz, eğer dikkatle bakarsa; o damlalarda Allah’ın kudretini, hikmetini ve rahmetini görür.

Özet:

Bu makalede, su kaynaklarının kaynaması ve akışının tesadüfî olmadığı; bilakis bir Rabb-i Hakîm’in emriyle, rahmet ve hikmetle gerçekleştiği anlatılmıştır. Suyun faydaları, zamanlaması, yeri ve işlevi; onun gelişinin bilinçli bir planla olduğunu gösterir. Her damla su, Allah’ın bir emrine imtisal eder gibi hareket eder. Dağlar ise bu suyu hazine gibi saklar ve zamanı gelince ihtiyaç olan yerlere gönderir. Sonuç olarak, sular dağlardan fışkırırken tevhidi haykıran sessiz birer şahit olur.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 5th, 2025