Sessiz Konuşma: Hâlin Dili Kalpten Konuşur
Sessiz Konuşma: Hâlin Dili Kalpten Konuşur
“Lisan-ı hal, lisan-ı kālden daha kuvvetli ve tesirli konuşuyor.”
Tarihçe-i Hayat.415
İnsan konuşan bir varlıktır. Kelimelerle anlatır derdini, ifadesini, niyetini. Ama hayat, sadece sözlerden ibaret değildir. Bir bakış, bir davranış, bir duruş… Bazen en veciz cümlelerden daha derin, daha kalıcı tesir bırakır.
Lisan-ı kāl, yani dilin kelimeleri; kulağa seslenir.
Lisan-ı hâl, yani hâlin dili; kalbe konuşur.
Ve kalbe işleyen sözler, daima daha güçlü ve daha kalıcıdır.
İnandırıcılığın Sırrı: Söylemekten Çok Yaşamak
İnsan, ne söylediğine değil, nasıl yaşadığına bakılarak değerlendirilir.
Merhametten bahsedip zalimce davranan birinin sözleri ne kadar etkili olabilir?
Sabırdan konuşup öfkeyle taşan bir dil ne kadar inandırıcıdır?
Hâl dili, yani hayat tarzı, davranış, ahlâk ve tutum; kelimelerden daha bağlayıcıdır.
Çünkü sözler savunulabilir ama hâl inkâr edilemez.
Hâlin Diliyle Tebliğ: Peygamberî Usûl
Resûl-i Ekrem (s.a.v.), İslâm’ı önce sözle değil, hâliyle anlattı.
“Muhammedü’l-Emin” unvanını sözle değil; dürüstlüğüyle aldı.
Ashâbını sadece konuşarak değil; yaşayarak eğitti.
Kur’ân’ı en güzel şekilde temsil ederek tebliğ etti.
Zira insanlar önce göze bakar, sonra kulağa.
Gördükleri ile çakışan sözler, ya anlaşılmaz ya da inkâr edilir.
Ahlâk, En Etkili Mesajdır
Bugünün dünyasında, söz çok; ama samimiyet az.
İnsanlar konuşmalardan değil, yaşanmış hakikatten etkileniyor.
Bu sebeple:
Öğretmen, sözünden çok davranışıyla öğretir.
Anne-baba, nasihatle değil, örnekliğiyle iz bırakır.
Bir Müslüman, dindarlığını ispatlamak için değil; hal diliyle yaşatmak için gayret eder.
Dindarlık iddiası değil; ihlas ve edep halin diliyle anlatılır. Bu yüzden, lisan-ı hâl sahibi insanlar, çoğu zaman konuşmadan tebliğ eder, nasihat eder, hatta uyandırır.
Hâlimiz Konuşuyor: Sözsüz Bir Dil
Bir fakire verilen sadaka, minnetle değil tebessümle verilirse; hâl, sadakayı şefkatle süsler.
Zorluklar içinde sabreden birinin suskunluğu, binlerce sözden daha tesirlidir.
Bir affediş, bir özür, bir helalleşme; eğer içtense, hâl konuşur, gönül onarır.
Bu yüzden, insanın kalbi ne ise hâli de odur. Hâl, kalbin aynasıdır; yapmacıklıkla değil, hakikatle konuşur.
Özet:
Bu makale, “lisan-ı hâl”in yani insanın davranış ve yaşayışıyla verdiği mesajların, kelimelerle yapılan konuşmalardan daha etkili olduğunu anlatmaktadır. Samimi davranışlar, içten yaşantılar ve güzel ahlâk, insanları etkilemenin ve doğruyu anlatmanın en güçlü yoludur. Hâl dili, kalpten kalbe bir iletişimdir. Bu yüzden sözden önce hâl; konuşmaktan önce temsil önemlidir.