Kuşların Dili: Sessiz Âlemin Söylenen Hakikati

Kuşların Dili: Sessiz Âlemin Söylenen Hakikati

 

“Şimdi kuşlara bak! Onların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları, bir Sâni’-i Hakîm’in intak ve söyletmesi olduğuna delil-i kat’î ise hayret verir bir tarzda birbirine o seslerle müdavele-i hissiyat ve ifade-i maksat etmeleridir.”
Sözler.738

Sabahın erken vaktinde bir bahçeye girin. Sessizlik değildir sizi karşılayan… Kuşların ahenkli sesi, cıvıltıların melodisi sarar her yanı. Bir serçe titrek sesiyle bir şey anlatır. Bir bülbül, nağmelerle âdeta şiir söyler. Bir kırlangıç, hızlı ve kısa ötmeleriyle uyarır ya da haber verir.

Ama asıl soru şudur:
Kim öğretti bu küçücük varlıklara bu lisanı?
Kim verdi bu kadar hikmetli bir konuşmayı bu aciz, küçük, dilsiz yaratıklara?

Bediüzzaman der ki:

> “Kuşların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları, bir Sâni’-i Hakîm’in intak ve söyletmesi olduğuna delil-i kat’îdir.”

Cıvıltıların Ötesinde Bir Lisan

Modern ilim bize kuşların seslerinin sadece ötüş olmadığını, anlam taşıdığını söylüyor. Her kuş türü kendine has “kelimeler”le iletişim kurar. Uyarı verir, eş çağırır, yavrusuna sinyal gönderir.

Fakat asıl şaşırtıcı olan, bu dilin kendiliğinden ortaya çıkmamış olmasıdır. Zira:

Ne kuşlar bir akademiye gitmiştir.

Ne dilbilgisi çalışmışlardır.

Ne de aralarında anlaşma protokolü oluşturmuşlardır.

Buna rağmen belli maksatları birbirlerine aktarırlar. İşte bu, bir tesadüfün değil, bir İntak Eden’in varlığının isbatıdır.

Sükûtun İçindeki Kelâm

Kuş sesleri, ilk bakışta sadece fon müziği gibi gelir kulağımıza. Oysa her ötüş, içinde bir maksat, bir duygu, bir ihtiyaç taşır. Bediüzzaman bu noktaya dikkat çeker:

> “Hayret verir bir tarzda birbirine o seslerle müdavele-i hissiyat ve ifade-i maksat etmeleridir.”

Bu ifade şunu söyler:
Kuşlar konuşuyor. Ama bizim sandığımız gibi rastgele değil.
Bir hissiyat aktarımı, bir maksat ifadesi var ötüşlerinde.

Bu hakikat, şu gerçeği de beraberinde getirir:
Konuşma kudreti, yalnız insana ait değildir.
Söyleten kim ise, her varlığa da dilediğini söyletir.

Söyleten Kimdir?

İnsan, diliyle övünür. Fakat insana dili verene bakmaz. Oysa hayvanlar da, kuşlar da bir şekilde konuşur. Onlara da bir lisan, bir ifade biçimi verilmiştir. Peki bu dili kim öğretti?

Kuş akılsızdır, şuursuzdur. Öyleyse bu konuşma:

Onun kendi kabiliyetinden değil;

Ona konuşturan bir Kudret’ten gelir.

Tıpkı Hz. Süleyman’ın, kuşların dilini anlaması gibi… O kuşlar, zaten konuşuyordu. Süleyman (as) ise sadece o dili anlamaya mazhar olmuştu.

Bu da gösteriyor ki, kuşlar konuşur. Hem de Allah’ın söyletmesiyle…

Cıvıltılarla Gelen Tevhid

Her sabah binlerce kuşun sesi bir ezan gibidir aslında. İnsanlara uyan der, uyan ki Rabbinin sanatını gör. Her ses bir tesbih, her ötüş bir zikirdir.

Onların konuşmaları bize şunları söyler:

Biz aciziz ama konuşuyoruz, çünkü Söyletiliyoruz.

Biz zayıfız ama mesaj veriyoruz, çünkü İfade Ettiriliyoruz.

Biz küçük varlıklarız ama büyük hakikatlere deliliz.

Bu, insana da bir ders verir:
Eğer kuşlar bu kadar anlamlı ötüyorsa, insan nasıl olur da lisanını boş, anlamsız, şükürsüz kullanır?

Sonuç ve Özet:

Bu makalede, kuşların ötüşlerinden yola çıkarak kudret, hikmet ve tevhid delilleri işlendi. Kuşların lisanı; tesadüf, içgüdü veya evrimle açıklanamayacak kadar düzenli ve maksatlıdır. Bu durum, Bediüzzaman’ın işaret ettiği gibi, konuşturan bir Sâni’-i Hakîm’in varlığına delil olur.

Özetle: Kuşlar sadece ötmez; konuşurlar. Konuşmaları ise kendi güçlerinden değil, Allah’ın onlara lütfettiği birer kelam sırrından gelir. Her ötüşleriyle “Biz varız ve bizi Söyletiyorlar” derler. Bu da biz insanlara hem ibret, hem de şükür dersidir.

 

Loading

No ResponsesHaziran 5th, 2025