Her Şey Dönüyor, Her Şey Değişiyor: Faaliyet İçinde Tecelli Eden Ulûhiyet

Her Şey Dönüyor, Her Şey Değişiyor: Faaliyet İçinde Tecelli Eden Ulûhiyet

“Bilmüşahede gözümüzle görünen ve muhit ve daimî ve muntazam ve dehşetli ve semavî ve arzî olan bütün mevcudatı çeviren ve tebdil ve tecdid eden ve kâinatı kaplayan faaliyet-i müstevliye hakikati görünmesi ve o her cihetle hikmet-medar faaliyet hakikatinin içinde tezahür-ü rububiyet hakikatinin bilbedahe hissedilmesi ve o her cihetle rahmet-feşan tezahür-ü rububiyet hakikatinin içinde, tebarüz-ü uluhiyet hakikati bizzarure bilinmiş olmasıdır.”
Tarihçe-i Hayat.359.

> “Bilmüşahede gözümüzle görünen… faaliyet-i müstevliye hakikati…”
(Tarihçe-i Hayat, s. 359)

Kâinat Durmuyor: Her Şey Hareket Hâlinde

Kâinata gözümüzü çevirdiğimizde gördüğümüz manzara şudur: Her şey hareket hâlinde. Güneşler dönüyor, yıldızlar devriliyor, dünyalar mevsimden mevsime geçiyor. Hücreler yenileniyor, yapraklar sararıyor, bedenler büyüyor, dağlar aşınıyor. Hatta atom altı parçacıklar bile bir faaliyet hâlinde deveran ediyor.

Bu müşahede edilen faaliyet, rastgele bir devinim değil, aksine hikmetli, ölçülü ve maksatlı bir işleyiştir. Bu da gösteriyor ki: Bu faaliyet, bir Sâni’in kudret eliyle gerçekleşiyor.

Faaliyetlerin İçindeki Rububiyet Eli

Her hareketin içinde bir idare ve terbiye, yani rububiyet görünür. Yani sadece hareket değil, aynı zamanda düzen, denge ve yönlendirme vardır. Güneşin ısı ve ışığıyla bitkilerin büyümesi, bulutların belirli döngülerle yağmur getirmesi, insanların iç organlarının sürekli yenilenmesi… Hepsi bir ilahî terbiyenin tezahürüdür.

Rububiyet, sadece yaratmakla kalmaz; her an yönetir, besler, değiştirir, yeniler. İşte bu, “faaliyet-i müstevliye” dediğimiz şeydir: Her yeri saran, daimi ve şümullü bir faaliyet. Ama bu faaliyetin içinde sadece mekanik bir işleyiş yoktur; aynı zamanda şefkatli bir el, merhametli bir kudret vardır.

Rububiyetin İçinden Ulûhiyet Doğar

Bu hikmetli idare ve merhametli düzenin ardında sadece bir kuvvet değil, aynı zamanda tanınmak isteyen, sevilmek isteyen, marifet ve muhabbet isteyen bir Zât’ın varlığı hissedilir. Yani rububiyetin içinden ulûhiyet parıldar.

Bir çiçeği düşünün: Güneşten ışık alır, topraktan beslenir, tam bir ölçüyle açar, bir sanatla kokar, güzellikle solar. Bu süreçler zinciri bir faaliyettir. Fakat bu faaliyet, gayesiz değildir. O çiçek, bize sanatkârını tanıtır, O’nun rahmetini anlatır, O’na secde ettirir. Bu da ulûhiyetin tezahürüdür.

Gözle Görülen Faaliyet, Kalple Bilinen Allah’a Delildir

Kur’an’ın tabiriyle:
“Her an O, bir şe’n üzeredir.” (Rahman, 29)
Yani Allah her an bir iştedir: Yaratır, değiştirir, idare eder, rızık verir, can alır, can verir. Bu ilahî fiillerin tamamı faaliyet-i daimedir. Ve bu faaliyetler bize şunu gösterir:
Kâinatın her tarafında Zât-ı Akdes’in kudreti iş başındadır. Bu faaliyetler, kör tabiatın eseri olamaz; zira ne şuursuz zerreler böylesine bir sanat yapabilir, ne de tesadüf bu kadar düzenli olabilir.

O hâlde bütün faaliyetlerde;

Kudret vardır,

Kudret içinde hikmet vardır,

Hikmet içinde rahmet vardır,

Rahmet içinde ise marifet ve ulûhiyet tecelli eder.

Sonuç: Kâinattaki Sürekli Faaliyet, Allah’ı Tanımanın Kapısıdır

Kâinatta gözle görülen her faaliyet; düzenli, hikmetli ve maksatlıdır. Bu faaliyet, sadece maddenin değil, rububiyetin ve ulûhiyetin de yansımasıdır. Zira bu faaliyetler, varlığı sürekli kılmak, mahlukatı terbiye etmek ve kendini tanıtmak isteyen bir Zât’ın eseridir. Bu Zât, bütün mahlukatın Hâlık’ı olan Allah Teâlâ’dır.

Makale Özeti

Bu yazı, kâinatta gözle görülen daimî faaliyetlerin arka planındaki ilahî kudreti ve hikmeti anlamaya yönelik bir tefekkür sunar. Faaliyet-i müstevliye olarak tanımlanan bu geniş çaplı değişim ve dönüşüm, sadece mekanik değil; aynı zamanda rahmetli bir rububiyetin ve tanınmak isteyen bir ulûhiyetin açık tecellisidir. Kâinattaki faaliyetler Allah’ın varlığına, kudretine, rububiyetine ve ulûhiyetine şahitlik eder.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 5th, 2025