Görünmeyen Aşikârlık: Şiddet-i Zuhur ve Perde-i Azamet

Görünmeyen Aşikârlık: Şiddet-i Zuhur ve Perde-i Azamet

“Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey azamet-i kibriyasından perdelenmiş olan Zat-ı Akdes! Bütün zîruhların tesbihatıyla, seni takdis etmek niyet edip

سُبْحَانَكَ يَا مَنْ جَعَلَ مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَىْءٍ حَىٍّ

diyorum.”
Tarihçe-i Hayat.377

Şiddet-i Zuhur: Aşikâr Olanın Gizliliği

Bazı gerçekler o kadar büyük, o kadar kapsamlıdır ki göz önünde oldukları hâlde görünmez olurlar. Güneş gibi mesela. Parıltısı her yeri kapladığı için kendisi doğrudan bakışa sığmaz. İşte Cenâb-ı Hakk’ın varlığı da böyle bir şiddet-i zuhur içindedir.

Her şeyde O’nun kudreti görünür; ama bizzat kendisi görünmez.

Her canlının hareketinde O’nun ilmi işler; ama gözle tutulmaz.

Çünkü O, her yerdedir ama hiçbir yerde suretiyle değildir.

O, “Zâhir”dir ama idrakten gizlidir.

O, “Bâtın”dır ama eserleriyle en açık şekilde ortadadır.

Bu bir gizlenme değil; azametinin perdelemesidir. Zira sonsuz kudret, sınırlı bir gözle idrak edilemez.

Perde-i Azamet: Görenin Perdelenmesi

Zât-ı Akdes olan Allah Teâlâ, azamet-i kibriyası ile mahlûkatın nazarından kendini gizlemiştir. Bu gizlilik, yokluk veya uzaklık değil; gözün O’nu göremeyecek kadar zayıf olmasıdır.

Göz, mikroskobik bir virüsü göremeyebilir; bu virüsün olmadığı anlamına gelmez.

İnsan kalbi ve şuuru da bazen hakikatin büyüklüğü karşısında şaşkınlıkla körleşir.

İşte bu yüzden:

> “Gözler O’nu idrak edemez. O ise bütün gözleri idrak eder.”
(En‘âm, 103)

Bu ayet, hakikatin büyüklüğüne karşı insanoğlunun acziyetini ilan eder.

Hayatı Yaratan Su: İlâhî Kudretin Mührü

Makaledeki dua şu ayetle sona eriyor:

> “سُبْحَانَكَ يَا مَنْ جَعَلَ مِنَ الْمَاءِ كُلَّ شَيْءٍ حَىٍّ”
“Seni tesbih ederim ey her şeyi sudan diri kılan Zât!”

Bu ayet (Enbiyâ, 30 ),(İnkâr edenler, gökler ve yer bitişik iken onları ayırdığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı görmezler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? ) yaratılışın kaynağı olan suyu işaret eder. Her canlının, her organizmanın başlangıcı sudur. Bu tek cümle bile bize:

Hayatın basit bir tesadüf değil, ilâhî bir sanat olduğunu,

Canlılığın maddî değil, mânevî bir kudretle ayakta durduğunu,

Ve su gibi bir nimetin bile sonsuz ilmin, kudretin ve rahmetin delili olduğunu hatırlatır.

Zîruhların Tesbihatı: Sessiz Koro

Her bir canlı, kendi lisanınca Allah’ı zikreder:

Bir kuşun ötüşü,

Bir yaprağın titreyişi,

Bir çiçeğin açışı,

Bir annenin evladına şefkati…

Tüm bunlar, kelimesiz bir zikir, sessiz bir tesbihtir. İnsan da onlara katılarak, şuurlu bir takdisle şahitlik görevini üstlenmelidir.

Özet:

Bu makalede, Allah Teâlâ’nın varlığının şiddetli bir zuhurla her şeyde açık olduğu fakat azametinden dolayı idrakten gizlendiği anlatılmaktadır. Su gibi basit bir maddenin arkasındaki ilâhî sanat, hayatın sırlarını ve Allah’ın kudretini gösterir. Her canlı, her varlık, kendi hal diliyle Allah’ı tesbih eder. İnsan, bu tesbih kervanına bilinçle katılarak yaratılışın en yüksek şerefine ulaşır.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 5th, 2025