Kesretten Vahdete: Kalbin Gözünden Kâinata Bakma

Kesretten Vahdete: Kalbin Gözünden Kâinata Bakma

“Şu şecere-i kâinat, bir menba-ı vahdetten vücud alır, terbiye görür. Ve o kâinatın meyvesi olan insan, şu kesret-i mevcudat içinde, vahdeti gösterdiği gibi kalbi dahi iman gözüyle kesret içinde sırr-ı vahdeti görür.”
Sözler.676

İnsan, varlık âleminin meyvesi gibidir. Nasıl ki bir ağaç, tohumdan çıkar, gövdeye kavuşur, dallanır budaklanır ve sonunda meyve verir; kâinat da ezelî bir “vahdet menbaı”ndan gelen kudretle yaratılmış, şekillenmiş, terbiye edilmiş ve sonunda insana varmıştır.

İşte bu büyük “şecere-i kâinat”, yani varlık ağacı, baştan sona bir vahdetin izlerini taşır. Ancak bu vahdet, zâhirde dağınık gibi görünen kesret (çokluk) tabakaları içinde gizlenmiştir. Dağlar, denizler, galaksiler, atomlar… Her şey çeşitlidir; ama bu çeşitliliğin altında tek bir kudret, tek bir irade, tek bir hikmet tecelli etmektedir.

Bu sırra iman ile bakıldığında, kesretin perdesi aralanır ve arkasındaki vahdetin nuru görünür. Kalp, imanla kesretin dağdağasından sıyrılıp, her varlıkta tecelli eden birlik hakikatini görür. O zaman:

Güneşteki ışıkla kandildeki ışığın aynı kaynaktan olduğunu fark eder.

Su damlasındaki parlaklıkla yıldızın parıltısının aynı kudret elinden çıktığını hisseder.

Çiçekteki sanatla semadaki nizamın aynı Sanatkâr’a işaret ettiğini anlar.

Kalp: Vahdetin Aynası

Zâhirî bakışlar çoğunlukla kesret içinde kaybolur. Ama kalp, iman gözlüğüyle bakabildiği sürece kesretin içinde değil, ötesinde yaşar. Kalp öyle bir ayna olur ki, her şeydeki farklılıkları birleştirir, onları aynı Zât’ın işareti olarak okur. İşte bu hâl, insanı dağınıklıktan tevhide, şüpheden yakîne, gafletten huzura taşır.

Böyle bir bakış, insana kâinatla barışık bir varlık olma bilinci kazandırır. Çünkü her şeyin birliğe hizmet ettiğini gören bir insan, kendi varlığını da anlamlandırır. Tesadüf yoktur, başıboşluk yoktur, anlamsızlık yoktur.

Kesrette Boğulan Kalpler ve Vahdetin Kurtarıcı Nuru

Ne zaman ki insan kalbini imandan uzaklaştırır, kesretin içinde boğulur. Farklılıklar çatışmaya, olaylar karmaşaya, varlıklar tesadüfe dönüşür. Oysa vahdet nuruyla bakan biri için her şey yerli yerinde, her olay hikmetli, her yaratık görevli bir mektup gibidir.

Böyle bir bakış açısı, yalnız bir tefekkür değil, aynı zamanda bir manevî kurtuluş reçetesidir. Bu bakış, insana hem huzur verir hem de yaratıcıyla derin bir bağ kurma imkânı sunar.

Özet:

Kâinat, kökü vahdet olan bir ağaca benzer; meyvesi insandır.

İnsan kalbi, iman ile bakarsa, kesretin içinde tecelli eden vahdeti görebilir.

Bu bakış, dağınık gibi görünen olayların ve varlıkların ardındaki ilâhî birliği keşfettirir.

Vahdetin bu idraki, insana huzur, anlam ve yaratıcıyla yakınlık kazandırır.

Kesretin dağınıklığı içinde boğulmamak için kalbin imanla nurlanması gerekir.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 2nd, 2025