Hayretten Marifete: Bir Nefeslik Sır

Hayretten Marifete: Bir Nefeslik Sır

“Beden-i insaniyedeki hararet-i garîziye, bu imtizâc-ı kimyeviye ile temin edildiği gibi; kandaki karbon alındığı için, kan dahi sâfî olur. İşte, nefes dahile girdiği vakit, vücudun hem âb-ı hayatını temizliyor, hem nâr-ı hayatı iş’âl ediyor. Çıktığı vakit, ağızda, mu’cizât-ı kudret-i İlâhiye olan kelime meyvelerini veriyor.  [Sanatında akılların hayrete düştüğü Allah, her türlü kusur ve noksandan uzaktır.]” Asa-yı Musa. 129

İnsan, bazen bir nefeste, bazen bir damlada, bazen de bir bakışta kâinatın derin sırlarına açılır. Her şey o kadar hikmetli, o kadar derinliklidir ki; görebilen bir göz, hissedebilen bir kalp için küçücük bir olay bile sonsuz bir marifet kapısı olur. İşte nefes almak da böyle bir mucizedir. Herkesin her an yaptığı, fakat çok az kimsenin farkına vardığı o büyük hakikat…

Asa-yı Musa’da geçen o veciz cümle, bu sırra dikkat çeker:

> “Nefes, dahile girdiği vakit vücudun hem âb-ı hayatını temizliyor, hem nâr-ı hayatı iş’âl ediyor. Çıktığı vakit, ağızda, mu’cizât-ı kudret-i İlâhiye olan kelime meyvelerini veriyor.”

Bu cümlede, bir nefesin içinde nasıl bir kimyevî, biyolojik ve hikmetli sırlar zinciri olduğu işaret edilmektedir.

Bir Nefeslik Mucize

İnsan bedenine her saniye giren ve çıkan nefes; sadece oksijen almak ya da karbondioksit vermek değildir. O nefesle birlikte hayat yeniden başlar, vücut yenilenir, kan temizlenir. Bedendeki “hararet-i garîziye” yani yaşamsal sıcaklık, bu nefes sayesinde devam eder. Sadece fizyolojik değil, aynı zamanda ruhî bir canlılık da bu alışverişle sağlanır.

Nefes içeri girdiğinde, Allah’ın kudretiyle her şey harekete geçer. Kan arınır, hücreler uyanır, bedenin ışığı yanar. Nefes dışarı çıktığında ise, ağızdan çıkan kelimeler birer meyveye dönüşür. Konuşmak, ses vermek, düşünceyi ifade etmek hep bu nefesin hediyesidir.

Hayret: İlk Kapı

Bütün bu mucizeleri gören bir kalp önce hayrete düşer. Nasıl olur da, basit görünen bir nefes böyle muazzam bir sistemin kilidini açar? Her zerresi hesaplı, her noktası maksatlı olan bu işleyiş; tesadüfü değil, bir İrade’yi, bir Kudret’i, bir Sâni’yi gösterir.

Hayret, insanın kalbinde ve zihninde bir titreşim meydana getirir. O titreşim ise marifetin habercisidir. Zira hayret, gafletin zıddıdır. Gören, düşünen, fark eden insan; hayretle uyanır, uyanınca tanımaya başlar.

Marifet: Tanımanın Derinliği

İnsan hayret ettikçe, marifete yaklaşır. Marifet, sadece bilmek değil, “tanımak”tır. Allah’ı tanımak; O’nun sanatını, kudretini, rahmetini ve hikmetini tanımaktır. Nefes alırken bile O’nun sanatını seyretmek, konuşurken O’nun kudretine şahitlik etmektir.

Bu yüzden Bediüzzaman, konuşmayı “mu’cizât-ı kudret-i İlâhiye olan kelime meyveleri” olarak nitelendirir. Her kelime, bir ağaç gibi dilde biter; ama kökü Arş’a, meyvesi kalplere ulaşır.

Bir Nefeslik Şükür

Her nefes, Allah’ın bir ikramıdır. Fakat çoğu zaman bu nimet fark edilmeden harcanır. Halbuki insan bir nefes alamadığında, hayatı durur. İşte bu yüzden her nefes bir şükür vesilesidir. Nefes almayı sadece bir refleks değil, bir tefekkür ve bir marifet anı olarak yaşamak gerekir.

Özet:

Bu makale, insan bedenindeki nefes alışverişinin ardındaki kudret, hikmet ve sanatla ilgili tefekkürü ele almaktadır. Nefes almak sadece biyolojik bir olay değil; İlâhî bir sistemin parçası, kudretin tezahürü ve marifete açılan bir kapıdır. Hayretle başlayan bu yolculuk, marifetle tamamlanır. İnsan, nefesini idrak ettikçe Rabbini tanımaya başlar. Her nefes, bir mucize, bir nimet ve bir şahitliktir. Şükredenler için bu en küçük hareket, en büyük hakikatlerin anahtarıdır.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 2nd, 2025