Zerrelerin Talimi: Geçici Bedenlerde Ebedîlik Yolculuğu
Zerrelerin Talimi: Geçici Bedenlerde Ebedîlik Yolculuğu
“Tahavvülat-ı zerratın ve zîhayat cisimlerde zerrat harekâtının binler hikmetlerinden bir hikmeti dahi zerreleri nurlandırmaktır ve âlem-i uhreviye binasına lâyık zerreler olmak için hayattar ve manidar olmaktır. Güya cism-i hayvanî ve insanî hattâ nebatî; terbiye dersini almak için gelenlere bir misafirhane, bir kışla, bir mektep hükmündedir ki camid zerreler ona girerler, nurlanırlar. Âdeta bir talim ve talimata mazhar olurlar, letafet peyda ederler. Birer vazifeyi görmekle âlem-i bekaya ve bütün eczasıyla hayattar olan dâr-ı âhirete zerrat olmak için liyakat kesbederler. “
Sözler. 30.söz.
“Tahavvülat-ı zerratın ve zîhayat cisimlerde zerrat harekâtının binler hikmetlerinden bir hikmeti dahi zerreleri nurlandırmaktır…”
Sözler, 30. Söz
İnsan, çoğu zaman sadece kendini eğitenin Allah olduğunu zanneder. Oysa Allah, sadece insanı değil, en küçük maddeleri bile terbiye eder, öğretir, dönüştürür ve yüceltir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle cansız zerreler, canlı bedenlere girerek sanki birer “talebe” gibi eğitilirler. Onlar için beden bir okul, bir kışla, bir misafirhane olur. Bu geçici âlemde gördükleri vazifeler, onları ebedî âlemin mimarisine uygun hâle getirir. Bu, kudretin ve rahmetin en ince tezahürlerinden biridir.
Zerrelerin Yolculuğu: Cansızlıktan Canlılığa
Bir zamanlar bir taşta, bir suda, bir toprağın derinliğinde camid yani cansız olan bir zerre, kaderin sevkiyle bir canlı bedenin içine alınır. Belki bir yaprakta klorofil olur, sonra o bitkiyi yiyen bir koyunun bedeninde bir damla kana karışır, oradan bir insan bedenine geçer. Bu yolculuk, öyle basit bir dönüşüm değil; bir terbiye sürecidir.
O camid zerre, canlı organizmanın içinde görev alarak bir nevi ruh kazanır. Artık onun hareketi şuursuz değil, şuurluca düzenlenmiş bir sistemin parçası hâline gelir. Bu süreçte, zerre adeta bir ilâhî mektepte eğitilir. Görev alır, nizamlı çalışır, bir düzen içinde varlığa hizmet eder.
Hayatın İçinde Eğitim: Bedenler Birer Kışla ve Mektep
Zerrelerin hayvanî, nebatî ve insanî bedenlere girmesi, onların ebedî âleme hazırlanmalarının bir adımıdır. Tıpkı bir askerin eğitilmek için kışlaya alınması, bir talebenin bilgi almak için okula girmesi gibi… Bu bedenler, geçici olmalarına rağmen zerrenin ruhuna ebediyet dersi verir.
Bir başka deyişle, Allah bir taşı sadece taş olarak bırakmaz; onu terbiye eder, işlev kazandırır, değer verir. Çünkü ebedî âlem, sadece ruhlar için değil; o ruhlara hizmet etmiş, görev bilinciyle çalışmış atomlar, moleküller ve zerreler için de hazırlanmıştır. Bu da rahmetin sonsuzluğunu gösterir.
Nurlanmak Ne Demektir?
Zerrelerin “nurlanması”, onların karanlık ve bilinçsiz hâllerinden çıkıp mânâ kazanması, hikmetli bir vazifeye sahip olmalarıdır. Her görev, onlara bir nur kazandırır. Çünkü hizmet etmek, Hakk’a yakınlaştırır. Zerrenin yaptığı hizmet, onu sıradan bir madde olmaktan çıkarır; o artık bir memur olur. O vazifesiyle, âlem-i bekada, yani ahiret âleminde bir yer edinmeye liyakat kazanır.
Bu nur, fiziksel bir ışık değil; hikmet ve manâ nurudur. Ebediyetin kapısını açan bir liyakattir. Dünya mektebinde geçen her zerre, eğer Allah’ın kudretine ve rahmetine teslim olmuşsa, bir gün “dar-ı ahiretin hayattar eczası” olmaya hazır hale gelir.
Dünya: Sadece İnsan İçin Değil, Zerre İçin de İmtihan Yeri
İnsanın dünyaya imtihan için geldiği gibi, zerreler de geçici olarak bu dünyaya görevli gönderilmiştir. Onlar da kendilerince bir imtihandadır. İnsanların onları nasıl kullandığı, hangi sistemde görev aldıkları, hangi canlılara hizmet ettikleri gibi faktörler, onların uhrevî değerini belirler.
Zerre, Allah’a hizmet ettikçe; kulluk görevinde bulunan bir bedene destek oldukça nurlanır. İşte bu yüzden, insana verilen her nimet, her organ, her hücre, aynı zamanda bir şahitlik vesilesidir. Onlar sadece insana değil, kendilerine de hizmet etmektedirler; çünkü bu hizmetle terakki ederler.
Sonuç: Zerrelerin Sessiz Yolculuğu, Sonsuz Âleme Açılan Kapıdır
Bir zerre, ne kadar küçük görünse de, Allah’ın eğitiminden geçtikten sonra büyük hakikatlere kapı açar. Hayatın içinde görev alarak, şuursuzluk karanlığından hikmet nuruna geçer. Dünya onun için bir mekteptir, bir kışladır. Her görev, onu ebedî bir âleme taşır. Bu sebeple, en küçük şeyde bile büyük mânâlar saklıdır. Tefekkür eden göz, her zerrenin arkasında Rahmân’ın imzasını görür.
Özet
Bu makalede, Bediüzzaman’ın “tahavvülat-ı zerrat” yani zerrelerin dönüşümü üzerine kurduğu hakikatler işlendi. Cansız zerrelerin canlı bedenlerde görev alarak eğitildiği, nurlandığı ve uhrevî hayata layık hâle geldiği anlatıldı. Dünya, sadece insanlar için değil, zerreler için de bir terbiye yeri, bir mektep ve bir imtihandır. Her vazife, zerrenin ruhunu parlatır ve onu ebedî hayata hazırlar.