Nur Üzerine Nur: Allah’ın Nuru ve Kalpteki Misbah
Nur Üzerine Nur: Allah’ın Nuru ve Kalpteki Misbah
> “Allah göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun misali, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. Lamba cam bir fanus içindedir. Cam, sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır. Lamba, doğuya da batıya da nispet edilmeyen mübarek bir zeytin ağacından yakılır. Onun yağı, neredeyse kendisine ateş değmese bile ışık verir. Nur üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna iletir. Allah insanlara temsiller verir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”
(Nur Suresi, 35. Ayet)
Allah’ın Nuru Ne Demektir?
Bu ayet, Kur’an’ın en derin, en hakikat yüklü ayetlerinden biridir. İslam âlimleri tarafından “Ayetü’n-Nur” olarak adlandırılır ve ilahi tecellinin, hidayetin ve marifetin sembolü kabul edilir. Ayette geçen “Allah göklerin ve yerin nurudur” ifadesi, hakiki ve mecazi olmak üzere iki yönlü değerlendirilmiştir.
Ehli Sünnet kelam alimleri, özellikle Eş’arî ve Mâturîdî ekoller, bu ayeti teşbih ve mecaz yoluyla yorumlamışlardır. Zira “nur” kelimesi Allah’ın zatı hakkında tevil edilmeden zahirî anlamıyla anlaşılırsa, Allah’a cisim isnadı gibi tehlikeli bir anlayış doğabilir. Bu sebeple şu şekilde izah edilmiştir:
İmam Ebu Mansur el-Mâturîdî der ki:
“Buradaki ‘nur’, hidayet, ilham, marifet, hakikatleri gösterme manasınadır. Allah’ın nuru, kendisinden başkasının sahip olamayacağı, varlıkların varlıklarını sürdürebilmesini sağlayan bir hakikattir.”
İmam Fahruddîn er-Râzî, bu ayet üzerine uzun uzun tefsir yaparak şöyle der:
“Allah Teâlâ’nın ‘nur’ oluşu, varlıkların hem zâhir hem bâtın boyutlarını aydınlatan bir hakikattir. Güneş gözleri açtığı gibi, Allah’ın nuru kalpleri açar.”
Nur Üstüne Nur Ne Demektir?
Ayette geçen “nurun alâ nur” yani “nur üstüne nur” ifadesi, ilahi hidayetin mertebelerini, kalbin saflaşmasıyla gelen manevi derinlikleri ve marifetullahın art arda gelen feyizlerini temsil eder. Bu ifadenin bazı yorumları:
Nur birinci mertebede iman nurudur. Kul, Allah’a inanır.
İkinci nur, marifet nurudur. Kul, Allah’ı tanımaya başlar.
Üçüncü nur, muhabbet nurudur. Kalp, Allah’la ünsiyet bulur.
Dördüncü nur, tevhid nurudur. Kul, Allah’tan başka hiçbir şeyi görmez olur.
Bu hallerin tamamı, Allah’ın dilediğini nuruna iletmesi ile mümkündür. Nurun sahibi, nurun yolunu da gösterir.
Mübarek Zeytin Ağacı ve Yağın Parıltısı
Tefsirlerde, “ne doğuya ne batıya ait olmayan zeytin ağacı”, insanın fıtratını, ariflerin kalbini ya da Risalet Nuru’nu sembolize eder. Bu ağacın yağı ise, ilhamı, fıtri hidayeti, aklıselimi temsil eder. Bu yağın “nereye değse yanacak gibi olması”, zaten hakikate meyilli bir ruhun Allah’ın nuru ile parlamaya hazır olduğunu gösterir.
Hadislerde Ayetü’n-Nur
Bazı hadislerde Efendimiz (s.a.v.) bu ayetin tefsirine dair işari yorumlar yapmıştır:
“Allah’ın nuruyla bakan müminin ferasetine dikkat edin.” (Tirmizî)
– Bu hadis, Allah’ın nurunun kulun kalbine sirayet edebileceğini gösterir.
“Allah sizin suretlerinize değil, kalplerinize bakar.” (Müslim)
– Kalpteki nur, kalbin aydınlığı, Allah’ın nazargâhıdır.
Kalp Kandili ve Zahir-Batın Dengesi
Ayetin misali şudur: Kalp bir kandilliktir, içinde bir lamba (iman) vardır. O lamba bir cam fanustadır, yani şeffaf bir nefs içinde parlar. O fanus yıldız gibi parlar, çünkü nefs temizlenmiştir. Lambayı yakan ise zeytin yağı gibi saf fıtrat, vahiy, Risalet nuru ve Allah’ın tevfikidir.
Bu öyle bir nurdur ki, kalbi sıradan bir beden parçası olmaktan çıkarır; onu arşın bir aynası, nurun yansıdığı bir merkez haline getirir.
Özet
Nur Suresi 35. ayeti, Allah’ın göklerin ve yerin “nuru” olduğunu beyan eder. Ehli Sünnet kelamına göre bu nur, zatî değil, mecazîdir: Allah, varlıkların vücut bulmasını sağlayan ve hakikatleri aydınlatan ilahi hidayet, marifet ve kudret kaynağıdır. Ayette geçen misal, insan kalbinin nasıl bir nur kandili gibi işleyebileceğini simgeler. Hadislerde de bu mana desteklenmiştir: Kalp, iman ve marifetle doldukça “nur üstüne nur” olur. Allah, dilediğini bu nura eriştirir ve her şeyi hakkıyla bilir.