Semavatın Sessiz Sakinleri: Zîşuur Mahluklarla Dolu Bir Kâinat

Semavatın Sessiz Sakinleri: Zîşuur Mahluklarla Dolu Bir Kâinat

“Şu zeminimiz, semaya nisbeten küçüklüğü ve hakaretiyle beraber zîşuur mahluklarla doldurulması, ara sıra boşaltıp yeniden yeni zîşuurlarla şenlendirilmesi işaret eder belki tasrih eder ki: Şu muhteşem burçlar sahibi olan müzeyyen kasırlar misali olan semavat dahi nur-u vücudun nuru olan zîhayat ve zîhayatın ziyası olan zîşuur ve zevi’l-idrak mahluklarla elbette doludur. O mahluklar dahi ins ve cin gibi şu saray-ı âlemin seyircileri ve şu kâinat kitabının mütalaacıları ve şu saltanat-ı rububiyetin dellâllarıdırlar. Küllî ve umumî ubudiyetleri ile kâinatın büyük ve küllî mevcudatın tesbihatlarını temsil ediyorlar.”
Sözler.29. Söz

Zemin Bu Kadar Zîşuurla Dolarsa, Semavat Boş Kalır mı?

Dünya küçük bir gezegen. Göklere nisbetle ne hacmi, ne azameti vardır. Ancak bu küçük gezegen, milyarlarca zîşuur (şuur sahibi) varlıkla doludur: İnsanlar, cinler, hayvanlar, mikroorganizmalar… Her biri bir irade, bir hayat, bir maksat taşır. Bu tablo bize der ki:

> “Madem zemin bu kadar şuurla donatılmış; elbette semavat da boş değildir.”

Yıldızlar, galaksiler, nebülözler… Boş bir dekor değil; büyük bir tiyatronun sahnesi, seyircisi ve temsilcileri vardır.

  1. Şuurun ve Hayatın Şerefi

Hayat, vücudun nurudur. Şuur ise hayatın ziyası… Bu yüzden en yüksek kıymet, şuurlu varlıktır. Göklerin azameti, içindeki zîşuur varlıklarla değer kazanır. Onlarsız bir gök, sessiz bir boşluk olurdu.

Dünya gibi küçücük bir mekâna bu kadar hayat ve şuur konulursa,

Semavat gibi muazzam bir saray da elbette şuurlu sakinlere sahip olmalıdır.

  1. Kâinat Boş Değil, Mânâ Yüklüdür

Bediüzzaman der ki:

> “Şu saray-ı âlemin seyircileri ve şu kâinat kitabının mütalaacıları ve şu saltanat-ı rububiyetin dellâllarıdırlar.”

Kâinat bir saraysa, seyircisiz bırakılmaz. Bir kitapsa, okuyucusuz olmaz. Bir saltanatsa, dellâlsız yürümez.

Melekler ve diğer latîf varlıklar işte bu görevleri yaparlar.

Küllî ve umumî ubudiyetleriyle, büyük varlıkların sessiz zikrini dillendirirler.

Yıldızların tesbihleri onların lisanıyla yükselir.

  1. Boşluk Sanılan Yerler, Nurla Dolu

Modern bilim “boşluk” dediği yeri, şimdi karanlık madde ve karanlık enerji ile dolu görüyor. Bu, gözle görünmeyen ama fizikî etkileri olan varlıkların ipucudur. Ama Kur’an ve hikmet gözüyle bakınca, o boşluklar:

Nurla, ruhla, şuurla doludur.

Meleklerin ve ruhanîlerin mekânıdır.

O boşluklarda ilâhî emirlerin taşıyıcıları, kulluğun dellalları vardır.

  1. Kâinatın Büyük Tesbihine Ortak Olmak

Yeryüzünde insan, gökte melek; denizde balık, havada kuş… Her biri bir tesbihin halkasıdır. Bu kâinat bir mesciddir; ve bu mescidin her yerinde ibadet eden varlıklar bulunur.

İnsan, bu tesbih korosuna şuuru ve iradesiyle katılırsa kemale erer. Katılmazsa, sessiz kalmış bir çalgı gibi olur; ahenk bozulmaz ama onun payı ziyan olur.

Sonuç: Göklerin Sessiz Şahitleri

Semavat, süslenmiş bir saraydır. Süs, zîşuur seyirciler içindir. Gökler, meleklere ve latîf varlıklara mesken kılınmıştır. Onlar Rabbimizin emirlerini taşır, tesbihleri temsil eder, kâinatın mânâsını dillendirirler. Bu kâinat bir kitapsa, o kitap baştan sona okuyucularla doludur.

Özet:

Bu makalede, Bediüzzaman’ın 29. Söz’ündeki ifadelerle kâinatın, özellikle semavatın boş değil; zîşuur, zevi’l-idrak mahluklarla dolu olduğu işlenmiştir. Dünya gibi küçük bir mekânda bu kadar hayat ve şuur bulunması, göklerin de melekler gibi şuurlu varlıklarla dolu olmasının hikmetli bir gereklilik olduğunu gösterir. Bu mahluklar, kâinat sarayının seyircileri, kâinat kitabının okuyucuları, rububiyetin dellallarıdır. Küllî ubudiyetleriyle tesbihatı temsil ederler ve görünmeyen fakat hikmeti aşikâr bir âlemi yaşatırlar.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 30th, 2025