Maddenin Gölgesi, Mananın Nuru: Asıl Olan Nedir?

Maddenin Gölgesi, Mananın Nuru: Asıl Olan Nedir?

“Bi’t-tecrübe, madde asıl değil ki vücud ona münhasır kalsın ve tabi olsun. Belki madde, bir mana ile kaimdir. İşte o mana, hayattır, ruhtur.”
Sözler. 29. Söz

*********

İnsanlık tarihi boyunca göz, elle tutulanı, kulak duyulanı, akıl ise hesaplananı merkeze aldı. Maddi dünya, zahirde bütün varlığın kaynağı ve hedefi gibi gösterildi. Fakat bu yaklaşım, ne kalbi tatmin etti, ne ruhu besledi. Çünkü hakikat, sadece taşta, toprakta, hücrede ve molekülde değil; mana, hayat ve ruh ile var olur.

Bediüzzaman’ın bu veciz cümlesi, bu anlayışı sarsan bir tefekkür fırtınasıdır:

> “Bi’t-tecrübe, madde asıl değil ki vücud ona münhasır kalsın ve tabi olsun. Belki madde, bir mana ile kaimdir. İşte o mana, hayattır, ruhtur.”

  1. Maddeden Manaya: Tersine Bir Yolculuk

Modern bilim, maddenin içinde enerji, enerji içinde düzen, düzen içinde bilinç aradı. Ama asıl görmesi gereken, maddenin mana ile kaim olduğu gerçeğiydi. Zira bir taş sadece taş değildir; bir çiçek sadece bir şekil ve renkten ibaret değildir. Her biri bir emirle, bir maksatla, bir iradeyle var olur. İşte o maksat, maddenin arkasındaki manadır. O mana, varlığın ruhudur.

  1. Maddeyi Ayakta Tutan: Ruh ve Hayat

Bir beden, ruh gittiğinde yığılır kalır. Bir ağaç, canlılığı söndüğünde kuru bir oduna dönüşür. Bir göz, ruhla bakmadığında sadece bir camdır. O halde sorulmalı: Maddeyi var kılan nedir? Cevap açıktır: Hayattır, ruhtur.

Hayat ve ruh, maddeye şekil verir, onu faal kılar. Ruh çekilince anlam kalmaz. Demek ki madde, asıl değil; asla tabi olan bir gölge gibidir. Asıl olan ise hayatı verendir; ruhu yaratandır.

  1. Hayat: İlahi Kudretin Parlak Bir Tecellisi

Hayat, sadece bir biyolojik faaliyet değildir. Hayat, İlahi bir emirle gelen, maddeyi hikmetli bir şekle sokan, cansızı konuşturan, toprağı yeşerten, kemikleri konuşturan bir ilahi kudret tecellisidir. Ve bu hayatın en latif ve derin tezahürü ruhtur. Ruh, doğrudan âlem-i emirden gelen ve Allah’ın “Kün” emrine muhatap olan müstesna bir varlıktır.

  1. Maddeye Tapınan Zihniyetin Çıkmazı

Modern dünya, maddeyi mutlaklaştırdı. Ruh inkâr edildi, hayat basitleştirildi. Neticede insan, sadece protein ve karbon zannıyla değerlendirildi. Oysa bir kelebeğin kanadındaki renk, bir çocuğun gözlerindeki derinlik, bir yaprağın damarlarındaki denge bile, mana ile var olur. Maddenin ilahlaştırılması, mananın öldürülmesidir.

  1. Varlığın Hakiki Dayanağı: Mana ve Ruh

Evreni ayakta tutan şey, görünen değil; görünmeyen düzendir. Fizik kanunları, İlahi emirlerin bir gölgesi; hayat ise, o emirlerin canlı şahitliğidir. Ruh, varlıkla hayatı birleştirir. Bu sebepledir ki, ruh ve mana çekildiğinde, koca kainat bile bir ceset olur. İşte bu yüzden Bediüzzaman der:

> “Madde, bir mana ile kaimdir.”

Sonuç: Gözün Gördüğü Değil, Kalbin Duyduğu Esastır

Madde, ancak mana ile anlamlıdır. Ruhun üflediği her şey canlanır, hikmet kazanır. Bu nedenle hakikat arayışında sadece göze değil, kalbe ve ruha da kulak vermek gerekir. Çünkü madde geçicidir, mana bakidir. Asıl olan, hayatın kaynağı olan ruhtur; maddenin ardındaki emir ve iradedir.

Makale Özeti:

Bu makalede, Bediüzzaman’ın “madde bir mana ile kaimdir” ifadesi merkeze alınarak, maddenin asıl değil, gölge ve suret olduğu; gerçek varlığın mana, hayat ve ruhla kaim bulunduğu vurgulandı. Hayat ve ruhun İlahi emirle varlığa anlam kattığı, maddeye mutlak değer vermenin hakikati göz ardı etmek olduğu ifade edildi. Sonuç olarak, asıl olanın madde değil, onu ayakta tutan mana ve ruh olduğu hikmetli bir şekilde ortaya kondu.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 30th, 2025