Hayatın Sessiz Feryadı: Vahdetin Bürhanı, Rahmetin Tecellisi

Hayatın Sessiz Feryadı: Vahdetin Bürhanı, Rahmetin Tecellisi

Hayat, öyle bir mucizedir ki, görünmeyen bir elin görünür lisanıdır. Göze görünmese de, etkisiyle dağı devirir, atomu konuşturur. Bediüzzaman Said Nursî’nin hikmetli ifadesiyle:

> “Hayat, Zat-ı Zülcelal’in en parlak bir bürhan-ı vahdeti, en büyük bir maden-i nimeti, en latîf bir tecelli-i merhameti ve en hafî bir nakş-ı nezih-i sanatıdır.”

Bu cümlede hayatın dört temel yönü açıklanır: birlik delili, nimet hazinesi, merhamet tecellisi ve sanat harikası. Hepsi, bizi tek bir hakikate ulaştırır: Allah’ın varlığı ve birliğinin apaçık ilanı.

  1. Hayat: Vahdetin Parlak Delili

Hayat, birliğe işaret eder. Çünkü binlerce farklı unsur —toprak, hava, su, ateş— birleşip bir canlıyı oluşturur. Bu unsurların şuursuzca birleşip tek bir hedefe yönelmesi mümkün müdür?

Bir çiçeğin açması, bir kuşun uçması, bir insanın düşünmesi…

Her biri hayatın tezahürüyle olur ve tek bir merkezden idare edilir.

Bu merkez, ancak her şeyi gören, bilen, kudret sahibi bir tek Zât olabilir. Hayat, O Zât’ın birliğine sessiz ama inkâr edilemez bir şahittir.

  1. Hayat: Nimetlerin En Büyük Madenidir

Hayat varsa nimet anlamlıdır. Hayat olmayan yerde ne tat kalır ne de his.

Altın, taşa hayat verilseydi, o altın olmaktan daha kıymetli olurdu.

İnsan hayatıyla yeryüzünün efendisi olur; ama hayatı gidince bir avuç toprağa dönüşür.

O hâlde en büyük servet, hayatın kendisidir. Bu serveti veren ise, şüphesiz nihayetsiz Rahmetiyle Zat-ı Hayy-ı Kayyum’dur.

  1. Hayat: Merhametin Latîf Tecellisidir

Bir annenin evladına olan şefkati, bir ağacın meyveye bürünmesi, bir yavrunun rızkını bulması… Tüm bunlar hayatla beraber gelen bir rahmet pınarının eseridir.

Hayat, varlığa rahmet getirir.

Her canlı, Rabbi tarafından bilinmekte, korunmakta ve rızıklandırılmaktadır.

Bu da gösteriyor ki hayat, sadece fizikî bir olay değil, ilahî bir merhametin tecellisidir. Hem de en latîf ve en sessiz olanı…

  1. Hayat: Hafî ve Nezih Bir Sanattır

Hayat, ince ve gizlidir. Bir tohumda gizlenir, bir damlada saklanır. Bir yumurtada, bir rahimde, bir çekirdekte…

O kadar ince, o kadar derindir ki, ilmin en ileri dereceleri bile hayata tam olarak nüfuz edemez.

Ne yapay zekâ, ne robotik bilim; hiçbiri hayatı “yoktan” var edemez.

Çünkü hayat, sadece Hayy ve Muhyî olan Zat’tan gelir. O isterse olur, dilemezse ölüm bir mutlak sessizlik gibi her şeyi kaplar.

Sonuç: Hayatın Arkasındaki İlahî Lisanı Duyabilmek

Hayat, sadece bir varoluş hâli değil; bir delil, bir nimet, bir rahmet ve bir sanat olarak kâinatta konuşur. Her canlının sesiyle değil, varlığıyla konuşan bir mucizedir.

Ey insan! Hayatı yalnız nefes almak, yemek içmek sanma. O nefesi sana veren kim? O kalbi çalıştıran kim? Bütün bu latif işler, ancak Zat-ı Zülcelal’in emir ve iradesiyle gerçekleşir. Öyleyse hayatı verenin muradını anlamaya çalış. Hayat, O’na açılan en güzel kapıdır.

Özet:

Bu makalede, Bediüzzaman’ın ifadesiyle hayatın dört yönü ele alınmıştır: vahdetin bürhanı, nimetlerin kaynağı, merhametin tecellisi ve sanatın zirvesi. Hayat, sadece biyolojik bir gerçek değil; Allah’ın birliğini, rahmetini ve sanatını gösteren ilâhî bir lütuftur. İnsan, bu hayatı anlamlandırabildiği ölçüde Rabbine yaklaşır ve hakikate kavuşur.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 30th, 2025