Ceset Değişir, Ruh Kalır: Varlığın Özüne Dair Bir Tefekkür
Ceset Değişir, Ruh Kalır: Varlığın Özüne Dair Bir Tefekkür
İnsan, kendine bakınca çoğu zaman sadece etten ve kemikten ibaret bir varlık olduğunu sanır. Aynaya her bakışında gördüğü beden, zamanla değiştikçe yaşlandığını, eksildiğini, tükendiğini hisseder. Oysa beden değişir; asıl olan, baki olan ruhtur.
Bediüzzaman Said Nursî bu gerçeği şöyle ifade eder:
> “Evet her bir ruh, kaç sene yaşamış ise o kadar beden değiştirdiği halde, bilbedahe aynen bâki kalmıştır. Öyle ise madem ceset gelip geçicidir. Mevt ile bütün bütün çıplak olmak dahi ruhun bekasına tesir etmez ve mahiyetini de bozmaz. Yalnız müddet-i hayatta tedricî ceset libasını değiştiriyor. Mevtte ise birden soyunur.”
Değişen Beden, Değişmeyen Ruh
İnsanoğlu her 7 yılda bir, bedenindeki bütün hücreleri yeniler. Yani 70 yaşına gelen bir insan, biyolojik olarak 10 kez beden değiştirmiştir. Fakat yine de “ben” dediği şahsiyet değişmemiştir.
Bunu anlamak için bir soruyu kendimize sormalıyız:
Ben kimim?
Eğer bu sorunun cevabı yalnızca beden olsaydı, beden değiştikçe “ben” de değişmeliydi.
Ama değişmiyor. Çünkü insanın özü ruhtur, ceset ise sadece geçici bir libas, yani elbisedir.
Ruhun Varlığı ve Bekası
Ruh; yaratılmış, fakat ölüm ve yok oluşa tâbi olmayan bir varlıktır.
Çünkü maddeye değil, emre dayanır.
Kur’an ifadesiyle:
> “Ve yes’elûneke ani’r-rûh. Kul:De; Rûh, Rabbimin emrindendir.” (İsrâ, 85)
Bu yüzden ölüm, ruhu yok etmez; sadece bedenden ayrılma, bir tür elbiseyi çıkarma hâlidir.
Dünyadaki hayat boyunca ruh, beden elbisesini yavaş yavaş değiştirir.
Ölüm geldiğinde ise bu değişim birden olur — ruh, cesetten tamamen soyunur.
Ölüm: Yokluk Değil, Elbise Değişimi
İnsanlar çoğu zaman ölümü bir son, bir yok oluş zannederler. Hâlbuki ölüm, bir dönüşümdür.
Tıpkı gündüzden geceye geçmek gibi; ama karanlık değildir bu gece — ruh için yeni bir sabahın başlangıcıdır.
Dünya sahnesinden çekilen bir aktör gibi, sadece sahne kıyafeti çıkarılır.
Oyun biter, ama oyuncu kalır.
O hâlde ölümden korkmak değil; ölüme hazır olmak gerekir.
Cesedin Aldatıcı Zaferi
Modern çağda beden yüceltilmiş, ruh ise unutulmuştur.
Estetik, spor, kozmetik, yapay zeka gibi alanlar bedeni kutsarken, ruh adeta susuz kalmıştır.
Oysa insanın ebedîliği, ne kaslarında ne kemiklerinde; ruhundadır.
Bedenin ihtiyacı günlük gıdalarla karşılanır;
ama ruhun ihtiyacı hakikatle, imanla, ibadetle, tefekkürle beslenir.
Varlığın Gerçek Sahibi
Ruh, Allah’tan gelen bir emirdir. Ceset ise toprağın hamurundan yoğrulmuş bir emanettir.
Ruh bakidir çünkü onun varlığı ilahi irade ile kaimdir.
Ceset fanidir çünkü onun varlığı zamana ve mekâna bağlıdır.
O hâlde insan, faniliğini değil; beka yolculuğunu esas almalı.
Cesedine değil; ruhuna yatırım yapmalı.
Makale Özeti
Bu yazıda, bedenin sürekli değişmesine rağmen ruhun değişmeden kalması ve bu durumun ruhun bekasına bir delil olması ele alındı. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, ruhun hayat boyunca beden libasını tedricen değiştirdiği; ölümde ise bu libastan bir anda soyunduğu vurgulandı. Ölümün yokluk değil, bir elbise değişimi ve ruh için yeni bir hayatın başlangıcı olduğu anlatıldı. Sonuç olarak, insanın esas kimliğinin beden değil ruh olduğu ve ebedî saadetin ruhî yönelişle mümkün olacağı ifade edildi.