İman ve Küfür: Ebediyetin Çekirdekleri
İman ve Küfür: Ebediyetin Çekirdekleri
“iman, manevî bir cennetin çekirdeğini taşıyor. Küfür dahi manevî bir cehennemin tohumunu saklıyor.
Nasıl ki küfür, cehennemin bir çekirdeğidir. Öyle de cehennem, onun bir meyvesidir.
Nasıl küfür, cehenneme duhûlüne sebeptir; öyle de cehennemin vücuduna ve icadına dahi sebeptir.”
Sözler. 28. Söz.
********
Çekirdekte Saklı Hakikat: İman Bir Cennet Fidanıdır
İnsan, dünyada yaptığı her tercih ile ahiretini inşa eder. Bu tercihler, bazen bir niyet, bazen bir bakış açısı, bazen de bir inanç sistemi olarak görünür. Fakat Bediüzzaman’ın bu ifadesiyle, bu tercihler sadece geçici tavırlar değil, ebedî bir hakikatin çekirdekleridir.
İman, Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, peygamberlere ve kadere olan samimi bir teslimiyettir. Bu teslimiyetin içinde; güven, sevgi, teslimiyet, itaat, şükür ve ümide dair sayısız manevî meyve barınır. İşte bu meyveler, imanın kalpte ektiği bir cennet bahçesinin tomurcuklarıdır.
Dünyada huzur, vicdanda ferahlık, akılda istikamet, kalpte rahmet şeklinde yeşeren bu tohumlar, ebediyette cennetin hakiki çiçekleri olarak açacaktır.
Küfür: Cehennemin İçten Gelen Ateşi
Bunun zıddı ise küfürdür. Küfür, sadece “inkâr” değil; hakikate sırt çevirmek, hidayeti reddetmek, ilâhî nizamı görmezden gelmek demektir. Bu tercih ise sadece dıştan değil; insanın özünden bir kararmadır. Kalbi, aklı ve ruhu çoraklaştıran bir inkârdır.
İşte bu yüzden küfür, sadece cehenneme götüren bir yol değil, aynı zamanda cehennemin ruhî temelidir. Çünkü zulmün, isyanın, nankörlüğün, gafletin ve inkarın özü küfürde gizlidir. Cehennem, küfürle ruhunu karartanların iç dünyasının yansımasıdır.
Nasıl bir ağacın çekirdeğinde gelecekteki dallar ve yapraklar gizliyse, küfürde de cehennemin zehirli alevleri saklıdır. Ahirette o iç yangın, dışta bir azap olarak tecelli eder.
Mekânlar, Manaların Aynasıdır
Burada önemli bir sır daha vardır: Cennet ve cehennem sadece dış mekânlar değildir. Onlar, insanların iç dünyasının ve ahlâkî sermayesinin dışa yansımasıdır. Cennet; merhamet, iman, şükür, takva ve sabrın tecellisidir. Cehennem ise zulüm, küfür, kin, isyan ve kibirin zuhurudur.
Bu noktada denebilir ki: “İnsan iç dünyasında neyi büyütürse, ahirette onunla karşılaşacaktır.” Bu yüzden iman eden bir kalp cenneti beklemez; zaten iç dünyasında cennetin tohumlarını taşır. Küfürde ısrar eden bir ruh da cehennemi çağırmaz; zaten onun içinde cehennem kök salmıştır.
Bu Dünya Ekin Yeridir, Ahiret Hasat Zamanıdır
Hadîs-i şerifte buyrulur: “Dünya, ahiretin tarlasıdır.” İnsan, dünya tarlasına ne ekerse, ahirette onu biçecektir. İman eken, cennet meyvesi; küfür eken, cehennem dikeni bulacaktır. Buradan anlaşılıyor ki iman sadece “doğru bir inanç” değil; doğru bir varoluş biçimidir. Ve bu varoluş biçimi, ebedî saadetin mukaddimesidir.
Küfür Neden Cehennemi Gerektirir?
Bazı kimseler şöyle düşünebilir: “Küfür etmiş olsa bile, kişi kötülük yapmasa neden cehenneme girsin?”
Cevap: Çünkü küfür, Allah’ın sonsuz rahmetini, hikmetini, adaletini reddetmektir. Her şeyi O’ndan bilmeyi terk edip kendine, tesadüfe ya da hiçliğe havale etmektir. Bu ise varlığa karşı derin bir haksızlık, hilkate karşı büyük bir isyandır. Bu bakış açısı, ebediyeti de inkâr ettiği için ehl-i küfür kendi cehennemini hazırlar.
Özet:
Bu makalede, iman ve küfür kavramlarının ebedî sonuçları ele alındı. Bediüzzaman’ın ifadesiyle iman, manevî bir cennet çekirdeğidir; huzur, ferahlık ve ebedî saadet doğurur. Küfür ise cehennemin tohumu gibidir; iç yangınla başlar, dış azapla biter. Cennet ve cehennem sadece mekân değil, insanın manevî hâlinin sonuçlarıdır. Kim iç dünyasında neyi beslerse, ahirette onunla karşılaşacaktır. İmanla yaşayanlar, hem dünyada hem ebediyette cenneti bulur. Küfürde ısrar edenler ise, kendi ruhunda yaktığı ateşi ahirette cehennem olarak yaşar.