Ezelî Nazarın Gölgesinde: Kaderin Aynasında Zamanın Sırrı
Ezelî Nazarın Gölgesinde: Kaderin Aynasında Zamanın Sırrı
“Kader, ilm-i ezelîden olduğu için ilm-i ezelî, hadîsin tabiriyle ‘Manzar-ı a’lâdan, ezelden ebede kadar her şey, olmuş ve olacak, birden tutar, ihata eder bir makam-ı a’lâdadır.’ Biz ve muhakematımız, onun haricinde olamaz ki mazi mesafesinde bir âyine tarzında olsun.”
– Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 26. Söz
Bir İnsan Zamanla Yaşar, Bir Allah Zamanı Aşar
İnsan, zamanın mahkûmudur. Dün geçmiştir, yarın ise meçhuldür. İnsan ancak “şimdi”de yaşar; geçmişi hatırlayarak, geleceği tahmin ederek… Oysa Allah’ın ilm-i ezelîsi, bu sınırlı bakışın çok ötesindedir. **“Manzar-ı a’lâ”**dan bakar O. O makamda zaman yoktur, çünkü Allah zamanla kayıtlı değildir. O, ezelden ebede her şeyi bir anda, bir an gibi kuşatır.
Tıpkı yüksek bir dağın tepesinden bir nehrin tamamını görebilen bir kimse gibi… Biz sadece o nehirde yüzerken önümüzdeki birkaç adımı görebiliriz. Ama Allah, nehrin kaynağını da, denize kavuştuğu yeri de aynı anda görür. Bu “birden tutmak” hali, Allah’ın ilm-i ezelîsinin eşsizliğidir.
Aynadaki Zaman: İnsanın Kısa Görüşü
Bediüzzaman, kaderi zaman dışı bir aynaya benzetmez. Çünkü “biz ve muhakematımız, onun haricinde olamaz.” Yani biz, zamanla kayıtlı olduğumuz için, Allah’ın ilmine dışarıdan bir ayna gibi bakamayız. Onun ilminde mazi (geçmiş), hal (şimdi), müstakbel (gelecek) birdir, beraberdir. Ne geçmiş “geçmiş”tir, ne gelecek “gelecek”tir. Her şey onun katında hazır ve nazırdır.
Bu yüzden, Allah’ın kaderi ve ilm-i ezelîsi bir film kaydı gibi değildir. O, bir defa yazılmış bir senaryo da değildir. O, ezelî bir bilgi makamıdır ve bu bilgi, bizim zamanla kayıtlı bakışımızdan bağımsızdır. İnsan nasıl hareket edecekse, Allah onu zaman üstü bir şekilde bilir.
Bilgiyle Zorlamak Arasında Fark Vardır
Allah’ın ezelî ilminde bizim hangi yola gideceğimizin bilinmesi, bizim o yola zorla sevk edildiğimiz anlamına gelmez. Bir öğretmen, çalışmayan bir öğrencisinin dersten kalacağını bilir. Ama bu bilgi, öğrencinin kalmasının sebebi değildir. Sebep, öğrencinin çalışmamasıdır. Bilmek, yaptırmak değildir. İşte kaderin inceliği burada yatar.
Allah’ın **“Manzar-ı a’lâ”**dan bakışı, bizim hayatımıza derin bir anlam ve sorumluluk yükler. Çünkü biz ne yapacağımızı seçeriz; Allah ise bu tercihlerimizi bilir ve ona göre yazar. Bu bilgi ezelîdir, bizim sınırlı bakışımıza benzemez.
Kaderin Tesellisi: Zamanın Dışında Bir Merhamet
İnsan bazen geçmişe bakar, yaptığı hatalara yanar, “Keşke yapmasaydım” der. Bazen de geleceğe korkuyla bakar, “Ya kötü bir şey olursa?” diye endişelenir. Oysa kader inancı, insanı bu iki zaman diliminin yükünden kurtarır. Çünkü bilir ki: Allah her şeyi ezelden ebede kuşatmıştır ve her şey O’nun ilminde yerli yerindedir. Bu bilgi, kalbe sükûn, zihne istikamet, ruha teselli verir.
Özet:
Bu makalede, Allah’ın ilm-i ezelîsinin zamanla kayıtlı olmadığı, ezelden ebede her şeyi bir anda kuşattığı açıklanmıştır. İnsan zaman içinde yaşar, Allah ise zaman üstüdür. “Manzar-ı a’lâ” kavramı ile Allah’ın bakışının sınırsızlığı anlatılmış, insanın kader anlayışının buna göre şekillenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Allah’ın ilmi, bizim tercihlerimizi zorlamaz; sadece zaman ötesi bir bakışla onları bilir. Bu hakikat, insanı kader karşısında hem sorumlu hem de huzurlu kılar.