Cismaniyetin Sırrı: Maddede Tecelli Eden Mana

Cismaniyetin Sırrı: Maddede Tecelli Eden Mana

“Cismaniyet, en câmi’, en muhit, en zengin bir âyine-i tecelliyat-ı esmâ-i İlâhiyedir. Bütün hazâin-i rahmetin müddeharâtını tartacak ve mizâna çekecek âletler, cismaniyettedir.”
— Sözler, 27. Söz

Madde Ruhsuz Değil, Mana Yüklüdür

İnsan bedeni çoğu zaman sadece fiziksel varlığımız olarak değerlendirilir. Etten, kemikten, kandan ibaret bir yapıya endekslenir. Ancak Kur’anî bakış açısında, beden sadece bir taşıyıcı değil; ilâhî sıfatların tecelli ettiği en câmi’ ve en parlak bir aynadır.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle, cismaniyetimiz; Allah’ın isim ve sıfatlarını gösteren bir laboratuvar gibidir. Gözümüzde Basîr ismi, kulağımızda Semî ismi, dilimizde Kelâm ismi, kalbimizde Vedûd ismi tecelli eder. Her uzuv, her duyu ve duygu, Rahmân’ın bir hazinesine kapı aralar. Bu yönüyle insan bedeni, sadece fizikî bir varlık değil; mananın ete kemiğe bürünmüş şeklidir.

Bedenin Kıymeti: Terbiye ile Ortaya Çıkar

Cismaniyet, fıtrat olarak çok yönlü ve çok fonksiyonludur. Hem hayvani hislerle donatılmıştır hem de melekî duygularla. Bu yüzden beden, terbiye edilirse melekleri geçebilir, edilmezse hayvandan da aşağı bir hâle gelebilir.

Bedenin bu “câmiiyet” (kuşatıcılık) vasfı, onu hem büyük bir potansiyel hem de büyük bir imtihan vasıtası yapar. Beden, ibadetin sahnesidir. Secde eden alnımızla, infak eden elimizle, yürüyen ayağımızla, tefekkür eden aklımızla Allah’a kulluk ederiz. Demek ki beden, sadece nefsi tatmin aracı değil; kulluğun en zahirî ve şeffaf vitrinidir.

Hazâin-i Rahmetin Tartıldığı Teraziler: Duyular ve Organlar

Cismaniyetin bir diğer yönü ise, rahmet hazinelerinin anlaşılması ve tartılması için birer ölçü birimi olmasıdır. Açlık olmasa rızkın kıymeti bilinmez, hastalık olmasa şifanın değeri anlaşılmaz. Yani göz varsa “görmek nimeti” tecelli eder, kulak varsa işitme lütfu bilinir.

İnsandaki her organ, Allah’ın bir nimetini tartar, ölçer ve fark ettirir. Bunlar olmazsa nimetlerin farkına varılamaz. Bu yüzden beden, şükür için yaratılmış bir ölçüm cihazıdır. Her nimet bir şükrü gerektirir, ve bu şükrü eda edecek âletler de cismaniyettedir.

Ruh-Beden Dengesi: Ne Ruhçu Ne Maddîci

İslam, insanı sadece “ruh” olarak gören ruhçu anlayışları da, sadece “madde” olarak gören materyalist düşünceleri de reddeder. İnsan, ruh ile bedenin birleşiminden meydana gelen mükemmel bir terkiptir. Bediüzzaman’ın da vurguladığı gibi, cismaniyet ihmal edilemez çünkü:

> “En câmi’ ayna cismaniyettir.”

Ruhun tekâmülünde bedenin rolü büyüktür. Secde eden bir ruhun kıymeti, secde eden alınla ortaya çıkar. Gözyaşı döken bir kalbin değerini, göz ve gözyaşı taşır. Bu yüzden maneviyat, sadece dahili bir tefekkür değil; bedensel bir aksiyonla tamamlanır.

Cennette Bedenle Yaşanacak Ebedî Hayat

İlginçtir ki İslam’da cennet hayatı sadece ruhlara değil, bedenlere de vaat edilmiştir. Bu da gösteriyor ki cismaniyet, sadece geçici bir elbise değil; ebedî hayatta da anlamı olan bir varlıktır. Demek ki bedenin değeri, onun ebedî âleme dahi lâyık bir yönü olduğundandır.

Özet:

Bu makalede cismaniyetin (bedenin) Kur’anî ve hikmetli yönü ele alındı. İnsan bedeni, Allah’ın isim ve sıfatlarının en kapsamlı ve zengin şekilde tecelli ettiği bir aynadır. Bedenimiz, hem kulluğun sahnesi hem de nimetlerin tartıldığı bir mizan gibidir. Ruh ve beden birlikte terbiye edilir, ibadetlerle kemale erer. Cismaniyetin kıymeti onun geçici değil; ebedî âleme lâyık bir cevher olmasından gelir. Bu yönüyle beden, ilâhî kudretin ve rahmetin gözle görünen, hissedilen bir ayetidir.

 

Loading

No ResponsesMayıs 29th, 2025