Zelzelenin Lisanı: Sarsıntıların Ardındaki İlâhî Hitap

Zelzelenin Lisanı: Sarsıntıların Ardındaki İlâhî Hitap

“Bîçare Erzincan gibi yerlerde daha ziyade (Zelzelenin) sarsmasının iki vechi var:

   Biri: Hataları az olmak cihetiyle temizlemek için tacil edildi.

   İkincisi: O gibi yerlerde kuvvetli ve hakikatli iman muhafızları ve İslâmiyet hâmileri az veya tam mağlup olmak fırsatıyla, ehl-i zındıkanın orada tesirli bir merkez-i faaliyet tesisleri cihetiyle en evvel oraları tokatladı ihtimali var.”
Sözler. 14. Söz.

*********

Zelzele… Sarsan, uyandıran, düşündüren bir kudret tecellisi. Sadece yer kabuğunu değil, insanın gaflet kabuğunu da çatlatan bir ikaz. Kimi zaman zulmün cezası, kimi zaman gafletin tokadı, kimi zaman da bir nevi arındırma ameliyesi… Ancak zahirde aynı görünen bu sarsıntıların batınında farklı hikmetler gizlidir. Bediüzzaman Hazretleri, Erzincan gibi şehirlerde vuku bulan depremlerin arkasında iki yönlü bir mesajın bulunduğunu ifade eder: Temizlik ve tedbir.

İlk yön, mazlum ama hataya açık bir toplumun hatalarının hemen temizlenmesidir. Bu, bir bakıma ilâhî rahmetin tecellisidir. Cezadan çok bir arınma; tokattan çok bir ikazdır. Çünkü az hatası olanlar, dünyada çektikleriyle ahirette temize çıkarlar. Bu da Allah’ın adaletinde bir incelik, bir merhamettir. Bu sarsıntı, ahirete yüz akıyla gitmek isteyenlere bir fırsattır; dünya musibetiyle uhrevî azabın önlenmesidir.

İkinci yön ise daha çetin bir ihtara işaret eder: O bölgedeki iman muhafızlarının zayıflığı, İslâmiyet’in sosyal ve fikrî cephesinde zafiyetin başlaması. Ehl-i zındıkanın yani din düşmanlarının manevî cepheler kurmaya hazırlandıkları yerlerde, ilâhî kader önce orayı sarsar. Zira iman muhafızlarının azaldığı, dinin toplum hayatından çekildiği yerler, hakikatin üstünün örtülmeye başlandığı zeminlerdir. Bu durumda zelzele, sadece taşları değil, gaflet perdelerini de yerinden oynatır. İlâhî tokat, sadece maddî değil; manevî bir uyarıdır: “Uyanın, gaflete dalmayın! Buralarda zındıka kök salmadan, siz kök salın!”

Erzincan gibi yerlerin sarsılmasının bu iki yönü, bize depremi sadece bir doğal afet olarak değil; aynı zamanda bir ilâhî konuşma, bir kader hitabı olarak okuma zorunluluğunu hatırlatır. Zira Kur’ân’da “Yeryüzünde olan hiçbir musibet yoktur ki, Biz onu bir kitapta yazmış olmayalım” (Hadid, 22) buyurulmuştur. Hiçbir sarsıntı hikmetsiz değildir. Her titreyen toprak parçası, titremesi gereken bir kalbe seslenir.

Deprem, sadece bir coğrafyanın değil, bir imanın da sınavıdır. O hâlde bize düşen, zelzelenin lisanını anlamak, musibetlerin hikmetini kavramak ve gaflet uykusundan uyanmaktır.

Özet:

Bu makale, Bediüzzaman’ın Erzincan depremine dair yaptığı tahlilden yola çıkarak, depremlerin zahirî değil batınî yönlerine dikkat çeker. Zelzelenin, az hatası olanları arındıran bir rahmet tokadı ve dinî zafiyetin olduğu yerlere gelen ilâhî bir ikaz olabileceği anlatılır. Depremler, sadece fiziki sarsıntılar değil, aynı zamanda birer ilâhî hitap ve uyarıdır. Bu nedenle her musibet, bir tefekkür kapısı olarak görülmeli; gaflet değil, hikmet nazarıyla okunmalıdır.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 28th, 2025