Zamanın Derinliklerinde: Kur’ân ve Maziye Dair Haberler
Zamanın Derinliklerinde: Kur’ân ve Maziye Dair Haberler
Kur’ân-ı Kerîm, yalnızca bir hukuk kitabı, ahlâk rehberi ya da ibadet talimatnamesi değildir. O, insanlık tarihinin derinliklerine inen, mazinin karanlıklarına ışık tutan ve geçmiş milletlerin akıbetinden bugünün insanına ibret levhaları sunan ilahî bir hitaptır. O, bir hafıza, bir uyarı, bir tefekkür çağrısıdır.
Çünkü insan unutkandır. Ve unutan insan, aynı hataları tekrar etmeye meyyaldir. Kur’ân ise hatırlatır; Âdem’i hatırlatır, Firavun’u hatırlatır, Semud’u, Âd’ı, Lût’u, Nuh’u hatırlatır. Her biri, bir milletin yükseliş ve çöküş hikâyesidir. Her biri, bugünün toplumlarına ilahî bir aynadır.
- Geçmiş Milletlerin Helakı: Uyarıya Kulak Tıkayanlar
Kur’ân’da sıkça geçen kıssalardan biri Âd ve Semud kavimlerinin helakıdır:
> “Görmedin mi, rabbin ne yaptı Âd kavmine;
Ülkeler içinde benzeri yaratılmamış olan, sütunlarla dolu İrem’e;
Vadide kayaları oyarak şehir yapan Semûd’a;”
(Fecir, 89/6-9)
Bu kavimler, güçleriyle övünüyor, ahlâksızlıkta sınır tanımıyorlardı. Peygamberlerini yalanladılar, azgınlıkta ısrar ettiler. Ve sonunda rüzgarla, sesle, yıldırımla yerle bir edildiler. Bugün o kavimlerden hiçbir iz yok; fakat onların azgınlığına özenen çağdaş toplumlar hâlâ aramızda.
- Firavun’un Gururu ve Boğuluşu
Kur’ân’da en çok anlatılan kıssa Musa ve Firavun kıssasıdır. Çünkü Firavun, sadece bir kişi değil, zalim sistemlerin sembolüdür.
> “Biz de onu ve ordusunu yakaladık ve onları denize attık. Bak işte, zalimlerin sonu nasıl oldu!”
(Kasas, 28/40)
Tarihin her döneminde Firavunlar olmuştur; kendini ilah ilan eden, halkı köleleştiren, sihirle ve zulümle hükmeden diktatörler… Kur’ân, bu kıssayı tekrar tekrar anlatır. Çünkü insanlık, her asırda yeni bir Firavun üretir. Ve her Firavun’un sonu aynıdır: boğulmak, çürümek ve unutulmak.
- Ashab-ı Kehf ve Zamanın Muhafızları
Kur’ân, sadece helakları değil, imanla dimdik duran geçmiş örnekleri de anlatır. Ashab-ı Kehf, inançları uğruna mağaraya sığınan birkaç gençtir. Ve Allah onları 309 yıl uyutup zamanın ötesine taşır:
> “Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar, dokuz yıl da arttı.”
(Kehf, 18/25)
Bu kıssa, zamanı durduracak kadar güçlü bir inancı temsil eder. İmanın sadece bir döneme değil, her çağa seslenen ebedî bir hakikat olduğunu anlatır. Gençliğin, imanın taşıyıcısı olduğunu haykırır.
- Nuh’un Gemisi ve Kurtuluşun Şartı
Nuh kıssası, geçmişin en dramatik kurtuluş hikâyesidir. İnsanlık azmış, yeryüzü bozulmuş, tufan yaklaşmıştır:
> “Biz onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık ve bu olayı âlemlere ibret kıldık.”
(Ankebût, 29/15)
Nuh’un gemisi bir kurtuluş metaforudur. O gemiye imanla binilir, takvayla yön verilir. Bugünün tufanları; heva, gaflet ve zulümdür. Nuh’un gemisi ise hâlâ açık: Kur’ân’a sarılanlar için.
- Geçmişteki Hakikat Bugüne de Rehberdir
Kur’ân’da geçmişin anlatılması tesadüf değildir. Her kıssa, bugüne bir derstir. Her helak, bir uyarı. Her kurtuluş, bir umut. Kur’ân şöyle buyurur:
> “Andolsun, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır.”
(Yusuf, 12/111)
Kur’ân, geçmişi anlatırken aslında bugünü uyarır, yarını inşa eder. Tarih, bir tekerrürden ibaretse; bu tekerrürü hikmete dönüştürecek olan, Kur’ân’ın geçmişe dair verdiği bu ilahî haberlerdir.
Makale Özeti:
Kur’ân-ı Kerîm, geçmiş milletlerin kıssalarıyla doludur. Âd, Semud, Firavun, Lût kavmi gibi toplulukların helakı; iman eden Ashab-ı Kehf, Nuh ve onun gemisi gibi kurtuluş örnekleri, bize zamanlar üstü bir uyarı ve ders taşır. Kur’ân geçmişi sadece bir tarih bilgisi olarak değil, ibret alınması gereken hakikatler olarak sunar. Bu kıssalar, hem bugünün insanına hem de yarının toplumuna ışık tutar. Kur’ân, geçmişin aynasında bize geleceği gösterir.