Ölüm: Kapanış Değil, Açılış Kapısı

Ölüm: Kapanış Değil, Açılış Kapısı

“İnsan-ı mü’mine nur-u iman ile gösterir ki mevt, idam değil; tebdil-i mekândır. Kabir ise zulümatlı bir kuyu ağzı değil, nuraniyetli âlemlerin kapısıdır. Dünya ise bütün şaşaasıyla âhirete nisbeten bir zindan hükmündedir. Elbette zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana çıkmak ve müz’iç dağdağa-i hayat-ı cismaniyeden âlem-i rahata ve meydan-ı tayeran-ı ervaha geçmek ve mahlukatın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp huzur-u Rahman’a gitmek; bin can ile arzu edilir bir seyahattir, belki bir saadettir.”
Sözler. 17. Söz.

***********

Ölüm… Herkesin düşünmekten kaçtığı, ama hiçbir canlının kaçamadığı mutlak bir hakikat. Dünya perdesinin kapanışı, fakat ebediyetin sahnesinin açılışıdır. Fakat ölümün mahiyeti, insanın nazarına göre şekillenir. Gaflet gözüyle bakıldığında karanlık, dehşetli, ürkütücü bir son gibi görünür. Oysa iman nuruyla bakıldığında, ölüm bir yokluk değil; bir vuslat, bir kavuşma, bir arınma ve gerçek yurda dönüş yolculuğudur.

Bediüzzaman Hazretleri der ki: “Mevt, idam değil; tebdil-i mekândır.” Ne kadar büyük bir müjde! Yani ölüm, varlığın bitişi değil; mekân değişikliği. Bir yerden başka bir yere geçiştir; tıpkı misafirin, süresi dolan bir haneden daha güzel bir konağa taşınması gibi…

Kabir de bu açıdan artık korkunç bir kuyu değil; nuranî bir geçit olur. İmanın verdiği bu bakış açısıyla kabir, insanı karanlığa değil, ebedî aydınlığa götüren bir kapıya dönüşür. Zira orada insan yalnızca toprağa değil, Rahman’ın rahmetine emanet edilir.

Ve dünya… Ne kadar çekici, cazip, renkli görünürse görünsün; ahiret yurduyla kıyaslandığında adeta bir zindan gibidir. Çünkü burada her nimet geçici, her sevinç sınırlı, her huzur gölgelidir. Oysa iman, bu dünyanın sıkıntılarını, ahiretin ferahlığıyla dengeler. Mü’min bilir ki, zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana geçmek, bir kayıp değil; büyük bir kazançtır.

Hayatın gürültüsü, cismanî varlığın yoruculuğu, dünyanın geçici telaşları… Tüm bunlar bir noktada sona erer. O son, aslında bir başlangıçtır: Huzur-u Rahman’a gitmek… Yani sonsuzluğun Sahibi’ne kavuşmak. İşte bu yüzden mü’min için ölüm, korkulacak değil; arzulanan bir seyahattir. Çünkü bu seyahat, yokluğa değil, varlığın en yücesine açılır.

Bu bakış açısı, sadece ölümü değil, hayatı da anlamlandırır. Ölümün saadetli yüzünü gören bir mü’min, hayatı daha bilinçli, daha erdemli, daha şükür dolu yaşar. Çünkü bilir ki, her gün bir adım daha yaklaşır vuslata; her nefes bir hatırlatmadır: Asıl yurt, burası değil.

Özet:

Bu makalede, ölümün iman nazarıyla nasıl bir yokluk değil, bir dönüşüm olduğu anlatılır. Kabir, karanlık bir kuyu değil; nuranî bir geçit; dünya ise ahirete nisbetle bir zindan gibidir. Ölüm, Rahman’a kavuşma vesilesi olduğu için mü’min için arzulanan bir saadettir. Böyle bir bakış açısı, hem ölümü hem de hayatı daha derin ve anlamlı kılar.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 28th, 2025