Kirli ve hainane bir ittifak.

Kirli ve hainane bir ittifak.

“Gazzeli araştırmacı İslam Nebil “DEAŞ, özünde farklı istihbarat örgütlerinin ortak projesidir ve 2013 yılından bu yana İsrail’le birlikte çalışıyorlar. Bir dönem Suriye’deki DEAŞ teröristleri İsrail hastanelerinde tedavi edilmişti. Yine Sina operasyonunda MOSSAD yüzlerce teröristi bölgeye taşımıştı. Şimdi Gazze’de yağma faaliyetlerinin sistematik hâle getirilmesi ve bölgenin boşaltılması konusunda ittifak hâlindeler” dedi.”

“ABD’de Cumhuriyetçi Parti’nin Başkan Adayı Donald Trump, Başkan Barack Obama’yı “IŞİD’in kurucusu”, Demokrat Parti’nin Adayı rakibi Hillary Clinton’ı da “IŞİD’in kurucu ortağı” diye tanımladı.”

ABD’nin Ankara’daki yeni büyükelçisi Tom Barrack, “Batı, bir asır önce haritalar, manda yönetimleri, çizilmiş sınırlar ve yabancı yönetimler dayattı. Sykes-Picot Suriye’yi ve daha geniş bir bölgeyi barış için değil emperyal kazanç için böldü. Bu hata nesillere mal oldu. Bunu bir daha yapmayacağız. Kaynak: ABD’nin Ankara Büyükelçisi: Ortadoğuyu barış için değil emperyal kazanç için böldük.” dedi.

**********

Kirli ve Hainane Bir İttifak: Maskelerin Düştüğü Yer Gazze

Tarih, sadece geçmişin muhasebesi değil, geleceğin pusulasıdır. Bugün Gazze’de yaşananlar, sadece bir savaş değil; insanlık vicdanının sınandığı, hak ile batılın cephe cephe çarpıştığı bir sahnedir. Ancak bu sahnede perde arkasında oynayan figürler, görünen aktörlerden daha belirleyicidir.

İslam Nebil’in ifşaatları bu perde arkasına ışık tutuyor: DEAŞ, istihbarat laboratuvarlarında üretilmiş, coğrafyamıza sürülmüş bir fitne virüsüdür. Özünde “İslâm”ı temsil ettiğini iddia eden ama İslâm’a en büyük zararı veren bir sahte oluşumdur. Bu yapının İsrail’le kol kola, ABD planlarıyla paralel yürüdüğü artık sır olmaktan çıkmıştır. Suriye’de tedavi edilen DEAŞ militanları, Sina’ya taşınan teröristler, Gazze’de sistematik yağmalar… Bunlar artık sadece komplo teorisi değil, belgelenmiş gerçeklerdir.

Donald Trump’ın, Obama ve Clinton’a yönelik “DEAŞ’in kurucuları” ithamı ise emperyal planların bizzat kendi dillerinden dökülen bir itirafıdır. Kendi oluşturdukları terörü kendi elleriyle yöneten bir üst akıl… Kanla, kaosla beslenen bir çıkar düzeni…

Ve ABD’nin yeni Ankara büyükelçisinin “Sykes-Picot bir hataydı” açıklaması… Bu sözler, bir özeleştiri gibi görünse de, aslında yeni bir harita planının ön bildirimi olabilir. Zira Sykes-Picot’tan bugüne coğrafyamızda barışa değil parçalanmaya, özgürlüğe değil kukla rejimlere yatırım yapıldı. Şimdi o planın raf ömrü bitti, yeni bir versiyonla aynı oyun sahneye konulmak isteniyor.

Ama bu sefer sahne Gazze. Bu sefer hedef sadece toprak değil, hafızadır. Bu sefer parçalanmak istenen sadece sınırlar değil, ümmetin ruhudur.

Ancak unuttukları bir şey var: Gazze düşmedi, teslim olmadı, satılmadı. Bir avuç inanan, bir dünya ordusuna karşı hâlâ direnişin onurunu taşıyor. Zira Gazze sadece coğrafya değil; bir direniş bilinci, bir İslâm şuurudur.

Bu çağın Sykes-Picot’ları, artık kalemle değil silahla, haritayla değil medya operasyonlarıyla çalışıyor. DEAŞ gibi yapılar, bir milletin değil, küresel sistemin lejyonerleridir. Ve bu oyun, ümmetin ferasetiyle bozulacaktır. Yeter ki tarih okunmayı, hakikat görülmeyi beklemesin.

Artık uyanmak, görmek ve ses vermek zamanıdır.

Makale Özeti:

Bu makale, DEAŞ’in istihbarat destekli bir proje olduğunu, İsrail ve ABD’nin bu yapıyla doğrudan ya da dolaylı şekilde ilişkili olduğunu göstermekte; Suriye, Gazze ve Sina’daki olayların bu açıdan değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Trump’ın “DEAŞ’in kurucuları” olarak Obama ve Clinton’ı suçlaması, ABD’nin bu örgüt üzerindeki rolünü açığa çıkarmaktadır. ABD büyükelçisinin “Sykes-Picot bir hataydı” sözü ise yeni emperyal planların habercisidir. Ancak Gazze direnişi, bu kirli planlara karşı hâlâ insanlık onurunu temsil etmektedir. Makale, ümmeti uyanışa, basiret ve ferasete davet etmektedir.

 

Loading

No ResponsesMayıs 27th, 2025