Gölgenin Ardındaki Efendi: İçimizdeki İngiliz ve Zihniyetin Köksüzlüğü

Gölgenin Ardındaki Efendi: İçimizdeki İngiliz ve Zihniyetin Köksüzlüğü

İçimizdeki İngiliz muhibleri ve yüz yıllık İngiliz hâkimiyeti ve buna içimizde hala kucak açmaya devam eden köksüz bir zihniyet.
Maruz kaldığımız İngiliz ihaneti.
Ne garip değil mi?
İstanbul’u işgal eden İngiliz hiç bir mukavemet görmediği halde, İstanbul’dan askerini çekmiştir.
Neyin karşılığında?
Verilmiş bir söz mü var?
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2016 yılında yaptığı bir konuşmada “Bizim tarihimizi İngiliz’ler yazdı.” demişti.
Bu bir şeyler değil aslında çok şeyler ifade etmiyor mu?

********

Tarih, sadece yaşanmışlıkların değil; aynı zamanda zihniyetlerin kaydıdır. Bir milletin başına gelen felâketler, çoğu zaman dış düşmanlardan ziyade içerdeki muhibler, yani işbirlikçiler eliyle hazırlanır. Osmanlı’nın son asırlarında da böyle olmuş, dışarıdan gelen İngiliz politikası, içeride kendine zemin bulmuş; hatta dost edinilmiştir. Ne gariptir ki, hâlâ o zihniyet, farklı suretlerde aramızda yaşamaya devam etmektedir.

İngilizler, sadece bir işgal gücü olarak İstanbul’a gelmediler. Aynı zamanda bir fikir, bir nüfuz, bir düzen olarak da geldiler. Kalplere “medeniyet” süsüyle girdiler; akıllara “ilerleme” kisvesiyle yerleştiler. İhanetleriyle topraklarımızı parçalayarak giderken, geride bir miras bıraktılar: Köksüzlük ve kimliksizlik.

1918’de hiçbir mukavemet görmeden İstanbul’u işgal eden İngiliz, 1923’e varmadan askerini çekti. Savaşsız işgal, savaşsız terk… Neden? Verilen söz neydi? Hangi mutabakatla çekildi? Görünmeyen masalarda kimler neyin sözünü verdi? Bu sorular hâlâ tarihin loş raflarında bekliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2016’daki o çarpıcı sözü, meselenin derinliğine işaret ediyor:
“Bizim tarihimizi İngilizler yazdı.”
Bu sadece bir itiraf değil, bir uyarı çağrısıdır. Çünkü tarihi başkası yazarsa, geleceği de o çizer. Tarihi başkası yazarsa, sen onun figüranı olursun, özne değil.

İngiliz aklı; doğrudan işgal etmez, içeriden çürütür. Kimi kalemle, kimi ilimle, kimi müzikle, kimi diplomasiyle; ama en çok da “aydın” etiketiyle. Zihinleri teslim alır, sonra bedenin direnişi zaten çözülür. Bu yüzden, İngiliz’in askerî varlığı gitmiş olabilir; ama bıraktığı zihni miras, hâlâ aramızdadır:

İnançsızlığı özgürlük sanan,

Batıyı üstün gören,

Kendi milletini horlayan,

Geçmişini aşağılayıp, geleceğini Batı’ya bağlayan…

Bu zihniyet köksüzdür. Çünkü bir millete aidiyet duymaz. Ruhu işgale uğramış bu zihniyet, hâlâ medya, akademi ve siyasette çeşitli kisvelerle yaşamaktadır. Asıl işgalin zihinlerde, yüreklerde olduğunu anlamadıkça da bu esaret sürer.

Bu topraklar, Bedir’den gelen bir ruhu taşıyor. Ama bu ruhu unutturmak isteyen bir akılla yüz yüzeyiz. O ruhu yeniden diriltmenin yolu; ihanetin tarihini bilmekten, dostla düşmanı ayırmaktan ve zihinsel işgale dur demekten geçiyor.

Makale Özeti:

Bu makale, İngiliz işgalinin sadece askerî değil, zihnî ve kültürel boyutlarıyla sürdüğünü; işgal sonrası geride bırakılan İngiliz muhipliği ve köksüz bir zihniyetin bugün hâlâ etkili olduğunu ifade etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Tarihimizi İngilizler yazdı” sözünden hareketle, zihinsel bağımsızlığın gerekliliği ele alınmış, gerçek özgürlüğün içerden başlaması gerektiği ifade edilmiştir.

 

Loading

No ResponsesMayıs 27th, 2025