İlmin Kalbindeki İsim: Her Fen Bir İlahî Tecellidir

İlmin Kalbindeki İsim: Her Fen Bir İlahî Tecellidir

“Her bir kemalin her bir ilmin her bir terakkiyatın her bir fennin bir hakikat-i âliyesi var ki o hakikat, bir ism-i İlahîye dayanıyor. Pek çok perdeleri ve mütenevvi tecelliyatı ve muhtelif daireleri bulunan o isme dayanmakla o fen, o kemalât, o sanat kemalini bulur, hakikat olur. Yoksa yarım yamalak bir surette nâkıs bir gölgedir.”
Sözler. 20. Söz. 2. Makam.

********

İlim, sanat, terakki, medeniyet… Bugün insanoğlunun hayranlıkla takip ettiği her alanın özünde bir sır, bir kaynak, bir cevher saklıdır. O cevher, Allah’ın bir isminin tecellisidir. Çünkü her hakikatli ilim, bir İlâhî ismin yansımasıdır. Ve her kemal, o ismin izdüşümüdür.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Her bir kemalin, her bir ilmin, her bir fennin bir hakikat-i âliyesi var ki o hakikat, bir ism-i İlahîye dayanıyor.” Bu cümle, kainatla Kur’an arasında köprü kuran muazzam bir tefekkür çağrısıdır. Demek ki sadece Kur’an’ı değil, ilimleri de birer tecelli aynası olarak okumak gerekir.

Fenlerin Arkasındaki İsimler

Eğer fizik ilmini inceliyorsak, orada el-Kâdir isminin; kimyada el-Hâlık ve el-Mübdi’ isminin; astronomide el-Müdebbir ve el-Azim isminin; tıpta eş-Şâfî ve el-Latîf isminin bir yansıması vardır. Her bir ilim, kendi lisanınca Allah’ın isimlerinden birini anlatır. Eğer bu isim görülmezse, o ilim kuru bilgiye, yönsüz bir tekniğe ve nihayetinde hakikatsiz bir gölgeye dönüşür.

İlim, Hakikate Yürürken Yoldan Sapmamalı

Modern zamanlarda ilim, giderek Allah’tan uzaklaştırıldı. İlim adına yapılan nice keşifler, eğer İlâhî kaynakla irtibatlı değilse, güce, zulme ve istismara alet olabiliyor. Nükleer enerji, eğer “el-Hakîm” ismiyle yönetilmezse, bir şifa yerine felaket olur. Genetik ilim, “el-Hâlık” ismini unutursa, yaratılışa karşı bir isyana dönebilir.

Bu yüzden Bediüzzaman der ki: “O isimle irtibat kurmazsa o ilim nakıstır, yarımdır, hakikat değil surettir.” Yani bir sanat, bir bilim, ancak İlâhî köküne bağlı kalırsa hakikatini bulur.

İlmi Hakikate Taşımak

Hakiki medeniyet, Allah’ın isimlerini keşfetmekle mümkündür. Eğitim, fen, teknoloji; hepsi bir yolda yürür: O yol, esma-i hüsnanın yeryüzündeki tezahürüdür. Bu yüzden ilim, kullukla birleştiğinde kemale erer. Marifetullahla taçlanmayan bir bilgi, ne kadar parlak görünse de sönük bir yıldız gibidir; ışıksızdır.

Gölgeye Değil Kaynağa Yönelmek

Bugün insanlık, gölgelerin peşinde koşmakta. Hakikat ise perdelidir. O perdeleri aralayan ise iman, tefekkür ve ihlasla yapılan ilimdir. İlimde kemal, sanat ve keşifte zirve, ancak Allah’a ait olan ismin yeryüzündeki yansımasını tanımakla mümkündür.

Özet:

Bu makale, her ilmin, fennin ve kemalin özünde bir İlâhî ismin tecellisi bulunduğunu anlatır. O isme dayanmayan her bilgi, eksik ve gölgede kalmış bir surettir. Gerçek hakikat, ilmin marifetullahla birleşmesiyle doğar. İnsanın gelişimi, Allah’ın esma-i hüsnasını tanıma ve onlarla irtibat kurma nisbetindedir. İlimdeki hakikat, ancak bu ilâhî kaynağa yönelmekle mümkündür.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 26th, 2025