Adaletin Ufku: Süleymanvari Bir Basiret ve Teknolojinin İlâhî Menşei

Adaletin Ufku: Süleymanvari Bir Basiret ve Teknolojinin İlâhî Menşei

“Hazret-i Süleyman aleyhisselâm taht-ı Belkıs’ı yanına celbetmek için vezirlerinden bir âlim-i ilm-i celb dedi: “Gözünüzü açıp kapayıncaya kadar sizin yanınızda o tahtı hazır ederim.” olan hâdise-i hârikaya delâlet eden şu âyet


قَالَ الَّذٖى عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ اَنَا اٰتٖيكَ بِهٖ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَ فَلَمَّا رَاٰهُ مُسْتَقِرًّا عِنْدَهُ …اِلٰى اٰخِرِ

   İşaret ediyor ki uzak mesafelerden eşyayı aynen veya sureten ihzar etmek mümkündür. Hem vakidir ki risaletiyle beraber saltanatla müşerref olan Hazret-i Süleyman aleyhisselâm hem masumiyetine hem de adaletine medar olmak için pek geniş olan aktar-ı memleketine bizzat zahmetsiz muttali olmak ve raiyetinin ahvalini görmek ve dertlerini işitmek, bir mu’cize suretinde Cenab-ı Hak ihsan etmiştir. Demek, Cenab-ı Hakk’a itimat edip Süleyman aleyhisselâmın lisan-ı ismetiyle istediği gibi o da lisan-ı istidadıyla Cenab-ı Hak’tan istese ve kavanin-i âdetine ve inayetine tevfik-i hareket etse ona dünya, bir şehir hükmüne geçebilir.

   Demek taht-ı Belkıs Yemen’de iken Şam’da aynıyla veyahut suretiyle hazır olmuştur, görülmüştür. Elbette taht etrafındaki adamların suretleri ile beraber sesleri de işitilmiştir. İşte uzak mesafede, celb-i surete ve savta haşmetli bir surette işaret ediyor ve manen diyor:

   “Ey ehl-i saltanat! Adalet-i tamme yapmak isterseniz Süleymanvari, rûy-i zemini etrafıyla görmeye ve anlamaya çalışınız. Çünkü bir hâkim-i adalet-pîşe, bir padişah-ı raiyet-perver; aktar-ı memleketine, her istediği vakit muttali olmak derecesine çıkmakla mes’uliyet-i maneviyeden kurtulur veya tam adalet yapabilir.” Sözler. 20. Söz. 2. Makam.

*********

Kur’ân’ın çizdiği peygamber portreleri, yalnızca dinî liderlik vasfıyla sınırlı değildir. Onlar, aynı zamanda siyasî, ilmî ve içtimaî önderlerdir. Hazret-i Süleyman’ın (a.s) hayatı, bu çok boyutluluğun en çarpıcı örneklerinden biridir. O, hem bir peygamber, hem bir sultan, hem de adaletin sembolüdür. Kur’an, Belkıs’ın tahtının Yemen’den Şam’a göz açıp kapayıncaya kadar getirilmesi hâdisesiyle yalnızca bir mu’cizeyi değil, aynı zamanda bir ideal yönetim modelini nazara verir.

Bir Âlim, Bir Kitap, Bir Nazar: Bilginin Gücü

Ayette geçen “عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ – Kendisine kitaptan bir ilim verilmiş olan” zat, Asaf bin Berhiya öyle bir bilgiye sahiptir ki, fizikî mesafeleri, zahirî engelleri aşarak bir tahtı anında celb edebilir. Bu hâdise, hem harikulade bir mu’cizeye hem de bir hakikate işaret eder: Bilgi, kudretin anahtarıdır. “Kitaptan” gelen ilim, eşyayı hükmü altına alabilir. Bu yönüyle âyet, ilmin ve teknolojinin hakikatle irtibatlı olduğuna kuvvetli bir mesaj verir.

Zahmetsiz Muttali Olmak: İdeal Yönetimin Şartı

Hazret-i Süleyman’ın (a.s), koca bir memleketin en ücra köşesindeki sesi işitebilmesi ve hâli görebilmesi; yalnızca onun mu’cizesi değil, aynı zamanda her idarecinin ulaşması gereken bir ufuktur. Gerçek adalet, sadece merkezde değil; en uzak köşede bile görülmeli, hissedilmelidir. Risale-i Nur bu noktada çok mühim bir ders verir: “Ey ehl-i saltanat! Eğer adalet-i tamme istiyorsanız, Süleymanvari yeryüzünü görmeye ve anlamaya çalışınız.”

Teknoloji, İlâhî Kanunların Keşfidir

Bugünün iletişim teknolojileri, interneti, uyduları ve uzaktan erişim sistemleri, aslında Süleymanvari bir bakışın maddî yansımalarıdır. Artık bir yönetici, dünyanın öbür ucundaki sesi duyabilir, görüntüyü izleyebilir. Fakat burada kritik soru şudur: Bu imkanlar ne için kullanılmaktadır? Adalet için mi, istibdat için mi?

Kur’ân’ın işareti ve Risale-i Nur’un izahıyla bu tür teknolojiler, insanın ilâhî isimlere ayinedarlığına hizmet etmeli; zulme değil, hikmete vesile olmalıdır. Süleymanvari bir yönetim, bilgiyle istibdat kurmaz; bilgiyle adaleti büyütür.

Özet:

Bu makale, Hazret-i Süleyman’ın Belkıs’ın tahtını getirtme mu’cizesi üzerinden, adaletli yönetim ve teknolojik gelişmelerin ilâhî temellerini ele alır. Kur’an’daki bu hâdise, sadece bir harika değil; aynı zamanda her idareciye, bilgiye dayalı adaletli bir yönetim vizyonu sunar. Gerçek adalet, her noktayı görebilmek ve her sesi işitebilmekle mümkündür. Bu da, ilme, hikmete ve manevî şuurla yoğrulmuş teknolojiye bağlıdır.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 26th, 2025