VAHŞET VE DEHŞET

VAHŞET VE DEHŞET

“Filistinli kadın doktor, İsrail saldırısında 10 çocuğundan 9’unu kaybetti
Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus kentinde bulunan Nasır Hastanesi’nde çalışan Filistinli kadın doktor, İsrail saldırısında 10 çocuğundan 9’unu kaybetti.”

Gün olmuyor ki, Gazzede çocuk, kadın, masum siviller ölmüş olmasın.
Günde yüzden fazla insanın şehit haberi geliyor.
Bir itin ölümüne göz yaşı döküp ayağa kalkan dünya bunda, burada sessiz,sakin,suskun, normal hal alıp duygusuzlaştık, his duyguları körelmiş, körleşmiş.
İsrail bu zulmüyle insanlığın kodlarını değiştirdi, Dna’sı bozuldu.
İnsanlığını yitirdi.
“Yıkılasın ey İsrail / Enkazını göreyim / Sana ülke diyenin / Yüzüne tüküreyim!”
Tükürün zalimlerin o hayasız yüzüne Tükürün.
Biz dahi tükürüyoruz.
Yaşasın zalimler için cehennem.

**********

Zulme Sessizlik: İnsanlığın İmtihanı

Dünya, Gazze’de bir annenin 10 evladından 9’unu toprağa verdiği bir sabaha daha uyandı.
Böyle sabahlara “uyanmak” denir mi bilinmez… Belki de bu bir uykudur, insanlığın vicdanî uykusu.

Her gün ortalama 100’ün üzerinde masum can, bombalarla paramparça oluyor.
Kimi kundakta, kimi okul çantasını taşıyordu.
Kimi ekmek almak için sıradaydı, kimi namazda yakalandı.
Ama ortak nokta şu: hepsi masumdu, hepsi suçsuzdu.

Zulüm Kurumsallaştı, Sessizlik Meşrulaştı

Dünya, bir köpeğin açlıktan ölmesini “kriz” olarak görüp kampanyalar başlatırken,
aynı dünya Gazze’de her gün katledilen çocuklara sırtını dönüyor.
İsrail’in bu pervasızlığı sadece bombaların değil, suskun kalplerin, körleşmiş gözlerin ve körelmiş vicdanların eseridir.

> “Bir tek itin ölümüyle sarsılan insanlık, bin çocuğun ölümüne susarsa, orada insanlıktan bahsedilemez.”

Zulüm öyle bir noktaya vardı ki, artık sadece bedenler değil,
insanlığın DNA’sı da hedef alındı.
Kodlar bozuldu. Şefkatin yerine kin, merhametin yerine menfaat yerleşti.
Ve en korkuncu: bu vahşet normalleşti!

Sessiz Kalmak, Taraf Olmaktır

Zulmü durduramayan bir toplum en azından lanetlemeli, en azından rahatsızlık duymalıdır.
Hadis-i şerifte Efendimiz (sas) şöyle buyurur:

> “Bir kötülük görürseniz elinizle düzeltin. Buna gücünüz yetmezse dilinizle karşı koyun. Buna da gücünüz yetmezse, kalben buğzedin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim)

Bugün bu kalbî buğzun bile izine rastlamak zorlaştı.
İsrail bombalarken, dünya ekran başında maçı konuşuyor.
Gazze yanarken, diller lüksü tartışıyor.
Zulüm göğe yükseliyor ama yer, suskun.

Zalimlere Karşı Direniş, İnsanlığa Sadakattir

Zalimlere karşı söz söylemek, insanlığa duyulan saygının ifadesidir.
Zulüm karşısında tarafsız kalmak, aslında zalimin yanında durmaktır.
Bu yüzden şu sözler zamanın vicdanını tokatlar:

> “Tükürün zalimlerin o hayasız yüzüne! Tükürün!”

Zira zalime merhamet, mazluma ihanettir.
Bu yüzden;
“Yıkılasın ey İsrail, enkazını göreyim!” diyen yürekler yalnızca Filistin için değil, insanlık onuru için haykırıyor.

Bir Gün Elbet…

Zalimler için kurulmuş tuzaklar vardır.
Mazlumun ahı, arşa çıkar ve Rabbin adaleti şaşmaz.
Bugün toprak altında gömülen çocukların hesabı, elbette sorulacaktır.
Çünkü:

> “Yaşasın zalimler için cehennem!”

Ve o gün geldiğinde, susanlar da konuşacak.
Ama ne fayda… Konuşmanın artık bir anlamı kalmadığında…

Makale Özeti:

Bu makale, İsrail’in Gazze’de işlediği zulmün sadece bölgesel bir trajedi değil, küresel insanlık krizi olduğunu gösterir.
Her gün öldürülen yüzlerce masumun karşısında dünyanın suskun kalması, vicdanların körleşmesini ve zulmün meşrulaşmasını göstermektedir. Makale, zalime karşı ses yükseltmenin insanlığa sadakat olduğunu, susmanın ise zulme ortaklık anlamı taşıdığını ifade eder. Efendimiz’in sözleriyle desteklenen çağrı, insanlığı yeniden vicdanla yüzleşmeye davet eder: “Zalimlerin o hayasız yüzüne tükürün!”

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 25th, 2025