Razı Olmak ve Razı Edilmek: Sonsuz Huzurun Anahtarı
Razı Olmak ve Razı Edilmek: Sonsuz Huzurun Anahtarı
يَٓا اَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُࣗ ﴿٢٧﴾
اِرْجِعٖٓي اِلٰى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةًۚ ﴿٢٨﴾
فَادْخُلٖي فٖي عِبَادٖيۙ ﴿٢٩﴾
وَادْخُلٖي جَنَّتٖي
“Ey imanın huzuruna kavuşmuş insan!
Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak rabbine dön.
Böylece has kullarımın arasına sen de katıl.
Cennetime gir!”
Fecr Suresi – 27-30 .
Aslında bütün mesele o değil mi?
Kulun Allah’tan ve Allah’ın kulundan razı olması.
*****
Dünya, bir arayışın sahnesidir. Her insan huzuru, mutluluğu, güveni ve anlamı bulmak ister. Kimi bu arayışı servette, kimi makamda, kimi de sadece dahildeki sessizlikte dener. Oysa asıl huzur, Kur’an’ın en müjdeli seslenişlerinden biri olan şu hitapta gizlidir:
> “Ey itminana (kalbi huzura) ermiş nefis!
Rabbine dön; O’ndan razı, O da senden razı olarak.
Seçkin kullarım arasına katıl.
Cennetime gir.”
(Fecr, 27-30)
Bu ayet, bir hayatın nihai neticesidir. Allah’ın kuluna hoşnutlukla seslenmesi ve onu ebedî cennetine davet etmesi… Bu, sadece bir mükâfat değil, yaratılışın en derin gayesinin ilanıdır:
Kulun Rabbinden razı olması, Rabbin de kuldan razı olması.
Razı Olmak: Kalbin Teslimiyeti
“Razı olmak”, sadece kabullenmek değildir. Bu, içten gelen bir tevekkül, derin bir güven, Allah’ın her takdirine içten bir rızadır. Başına gelen sıkıntıya, kayba, zorluğa rağmen “Rabbim bilir” diyebilmektir.
Razı olan kul, kendi arzularını Allah’ın iradesine tercih etmez. Onun duası Hz. İbrahim gibidir:
> “Ben Rabbimden razıyım; O’nun hükmüyle sükûn bulurum.”
“Eğer bana düşen ateşse, o da güzeldir; çünkü O istedi.”
Razı Edilmek: Rabbimizin Rızasına Erişmek
İnsanın Allah’tan razı olması bir yönlü sevgidir. Ama Allah’ın kulundan razı olması… İşte asıl hedef budur. Bu, kulluğun en yüksek mertebesidir.
Rabbimizin rızası, yalnızca çok ibadet etmekle değil; ihlâs, tevazu, sabır ve istikamette ısrarlı olmakla kazanılır. Ayet bunu şöyle tarif eder:
> “Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır.” (Beyyine, 8)
Rıza makamı.
Allah’ın razı olduğu kullar; dünya hayatında sabreden, şükreden, riyadan uzak duran, günahla mücadele eden, ama en önemlisi Allah’a gönülden bağlananlardır.
Mesele Ne Cennet Ne de Cehennem…
İbn Kayyim der ki:
> “Gerçek kulluk, sadece cenneti istemek ya da cehennemden korkmak değildir. Asıl kulluk, Allah’ın rızasını aramaktır.”
Cennet, Allah razı olduğu için güzeldir. Cehennem, Allah’ın gazabını yansıttığı için korkunçtur. O hâlde asıl mesele, Allah’ın razı olduğu bir kul olabilmekte gizlidir.
Bunun için bazen bir özür, bazen bir gözyaşı, bazen bir sabır anı, bazen küçük bir ihlâslı dua kâfi gelebilir. Yeter ki kalp, O’nunla barışık olsun. Yeter ki kul, Rabbini sevip O’na güvenmeyi öğrensin.
Son Söz Yerine
Hayatın sonunda en büyük başarı; Allah’ın seni huzuruna çağırdığı o anı duyabilmektir:
> “Ey huzur bulmuş kul… Gel!”
Ne bir alkış, ne bir tören, ne bir madalya… Sadece Rabbinden gelen bu sıcak hitap…
İşte asıl mesele budur.
Makale Özeti:
Fecr Suresi’nin 27-30. ayetlerinde bildirilen “Ey huzur bulmuş nefis” hitabı, kulun Allah’tan, Allah’ın da kuldan razı olduğu yüksek bir mertebeye işaret eder. Razı olmak, Allah’ın takdirine gönülden teslimiyetle boyun eğmektir. Razı edilmek ise, ihlâs, sabır ve sadakatle Allah’ın rızasına ulaşmaktır. Cennet bile bu razılık hâlinin bir neticesidir. Asıl mesele, bu dünyada Allah’tan razı yaşayıp, ahirette Allah’ın rızasını kazanmış olarak huzura alınabilmektir.