KULA BELA GELMEZ HAK YAZMADIKÇA, HAK BELA YAZMAZ KUL AZMADIKÇA

KULA BELA GELMEZ HAK YAZMADIKÇA, HAK BELA YAZMAZ KUL AZMADIKÇA

İnsan başına gelen musibetlerle değil, o musibetlere verdiği tepkilerle sınanır. Her zorluk, her sıkıntı ve her bela, aslında kaderin gizli bir kelamıdır. Ne bir fazlası olur ne de bir eksiği… İşte bu derin hakikati özlü bir söz ne güzel dile getirir: “Kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela yazmaz kul azmadıkça.”

Bu söz, kader ile kulun iradesi arasındaki ince dengeyi, hikmetli bir teraziye koyar. Allah, adildir ve zulmetmez. O’nun yazdığı her kader, ya bir ikaz, ya bir arınma, ya da bir terakki vesilesidir. Kul azmadıkça, haddi aşmadıkça, yoldan çıkmadıkça bela kapısını çalmaz. Zira bela, bazen ikazdır; gafleti sarsar, kalbi uyandırır. Bazen kefarettir; hataların silinmesine vesiledir. Bazen de terfidir; sabrın mükâfatı, imtihanın neticesidir.

Kur’an’da geçen şu ayet ne kadar manidardır:
“Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle kazandığınız şeyler yüzündendir; ama Allah çoğunu affeder.” (Şûrâ, 30)

Yani musibetler, çoğunlukla insanın kendi nefsine ettiği zulmün sonucudur. Zulüm, sadece başkalarına yapılan haksızlık değil; aynı zamanda insanın kendi ruhuna, aklına ve vicdanına ettiği haksızlıktır. Nefsinin arzularına uyan, ilahi hudutları çiğneyen, kalbini katılaştıran kişi, belanın davetçisidir. Ama yine de Allah’ın rahmeti gazabını geçmiştir; birçok hatayı örter, birçok belayı geri çevirir.

Bela bazen bir aynadır. Kul kendi hâlini göremediğinde, Allah ona bir ayna gönderir; ya bir hastalık, ya bir iftirâ, ya da bir kayıp… Bu aynada kişi, kendini görür. Kimisi pişman olur, tevbe eder, yola gelir. Kimisi de inkâr eder, isyan eder, daha da azgınlaşır. İşte bu noktada bela ya rahmete dönüşür ya da gazaba…

Büyükler der ki: “Musibet, hakikati öğretir.” Çünkü bollukta unutanlar, darlıkta hatırlar. Sağlıkta azanlar, hastalıkta döner. Zenginlikte kibirlenenler, fakirlikte tevazuya bürünür. Allah, kulunu sevdiği için onu bazen nimetiyle değil, sıkıntısıyla terbiye eder. Çünkü gerçek dönüş, acıyla olur; gafletten uyanış, çileyle başlar.

Öyleyse kul, başına gelen her bela karşısında önce kalbine dönmeli: “Ben nerede yanlış yaptım?” diye sormalı. Ardından Rabbine dönmeli: “Ya Rabbi, beni affet ve bu belayı hayra çevir.” demeli. Çünkü Allah, belayı yazansa, kaldıracak olan da O’dur. Yeter ki kul, hatasını fark edip dönsün.

Özet:
Bu makalede, “Kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela yazmaz kul azmadıkça” sözünün hikmetli anlamı üzerinde durulmuştur. Bela, kaderin izniyle gelir ve çoğu zaman kulun kendi hatalarının neticesidir. Ancak Allah’ın rahmeti, kulun hatalarını affeder; bela da bir terbiye, bir arınma, bir dönüş vesilesi olabilir. Kul, musibet karşısında isyan yerine murakabe ve tevbe yolunu seçerse, bela rahmete dönüşür.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 25th, 2025