İnsanın Sırrı: Bir Nevî İken Binler Nevî Olmak
İnsanın Sırrı: Bir Nevî İken Binler Nevî Olmak
“Fatır-ı Hakîm, kemal-i kudret ve hikmetini göstermek için, az birşeyden çok mahsülat aldırır ve bir sahifede çok kitapları yazdırır ve birşey ile çok vazifeleri yaptırdığı gibi, beşer nevi ile de binler nevin vazifelerini gördürür. İşte o sırr-ı azîmdendir ki, Cenab-ı Hak, insan nevini, binler nevîleri sünbül verecek ve hayvanatın sair binler nevîleri kadar tabakat gösterecek bir fıtratta yaratmıştır. Sair hayvanat gibi, kuvalarına, latîfelerine, duygularına had konulmamış; serbest bırakıp hadsiz makamatta gezecek istidat verdiğinden, bir nevî iken binler nevî hükmüne geçtiği içindir ki, arzın halîfesi ve kainatın neticesi ve zîhayatın sultanı hükmüne geçmiştir.
İşte, nev-i insanın tenevvüünün en mühim mayesi ve zenbereği, müsabaka ile, hakîki îmanlı fazîlettir. Fazîleti kaldırmak, mahiyet-i beşeriyenin tebdîliyle, aklın söndürülmesiyle, kalbin öldürülmesiyle, ruhun mahvedilmesiyle olabilir.”
(Tarihçe-i Hayat. 164.
*********
Cenab-ı Hak, kudretini ve hikmetini göstermeyi sever. Çünkü O’nun sanatındaki her detay, İlâhî isimlerinin bir aynasıdır. Bu sebeple, bir zerrede kâinatı, bir çekirdekte ağacı, bir sayfada binler kitap hükmünü icra eder. Aynı sırra binaen, insan da bir fert iken, binler vazifeyi deruhte eden bir mahiyete sahiptir.
- İnsan: Kudret ve Hikmetin En Parlak Tecellisi
Bir arıya sadece bal yapmak düşer. Bir kuşun görevi gökyüzünde süzülmektir. Fakat insana baktığımızda, hem arı gibi üretici, hem kuş gibi yükselen, hem düşünür, hem hisseder, hem yönetir, hem de dua eden bir varlık görürüz. İnsanın mahiyetine konulan istidatlar, onu sadece bir varlık değil, binler varlığın merkezi hâline getirmiştir.
İşte bu yüzden, insanın yaratılışına sınır konulmamıştır. Akıl, kalp, ruh, his, hayal, şuur gibi nice latîfelerle sonsuz makamlarda gezebilecek bir donanıma sahiptir. Bu da onu hayvanattan ayırmış, halîfe-i arz, sultan-ı zîhayat yapmıştır.
- İnsanlığın Dinamosu: Fazilette Müsabaka
Ancak bu derece tenevvü ve farklılaşmanın bir mayası olmalı. Nedir bu maya? Müsabaka içinde fazîlettir. Yani insan, kendi içindeki cevheri başkalarıyla kıyaslayarak değil, fazilette yarışarak inkişaf ettirmelidir. Takva, ihlas, marifet, sabır, hizmet gibi meziyetler, bu fazilet yarışının zeminidir.
İnsanlığı ileriye taşıyan asıl rekabet, ne kadar çok mal veya makam kazanmakta değil; ne kadar ahlâk, ilim ve iman kazanmakta aranmalıdır. Zira fazilet ortadan kalkarsa, insan hayvana bile rahmet okutacak bir zulme dönüşebilir.
- Fazîleti Kaldırmanın Bedeli
Eğer bu fazilet kaldırılırsa, beşerin mahiyeti bozulur. Akıl, nefsin esiri olur; kalp, vicdansızlaşır; ruh, karanlığa gömülür. Bu da insanı, hilafetten azledilmiş bir varlık hâline getirir. İnsanı insan yapan; faziletteki terakki, kemaldeki yarış ve ruhtaki inkişaftır.
Dolayısıyla bu istidadın kıymeti ancak iman ve marifetullah ile açığa çıkar. Aksi hâlde insandaki bu büyük kabiliyet, tıpkı nükleer enerjinin zararlı kullanımı gibi, yıkıma sebep olur.
Sonuç ve İbret
İnsan, kudretin ve hikmetin en yoğun yansımasıdır. Kendi mahiyetini keşfetmek, yaratılış gayesini anlamakla mümkündür. Bunun yolu ise fazilette yarışmak, imanda derinleşmek ve aklı, kalbi ve ruhu beraberce işletmektir. Zira insanın “bir nevî iken binler nevî hükmüne geçmesi” bu ilâhî gayeye yönelmesiyle mümkündür.
ÖZET:
İnsan, sıradan bir canlı değil; binler vazifeyi deruhte edebilecek bir mahiyette yaratılmıştır. Bu üstünlüğünün sırrı ise, faziletteki yarış ve imanda derinleşmededir. Fazileti kaldırmak, insanın asli mahiyetini kaybetmesine ve felakete sürüklenmesine yol açar. Dolayısıyla insan, hem yaratılış sırrını hem de hilafet makamını ancak iman ve faziletle sürdürebilir.