Uyku: Ölümün Sessiz Kardeşi
Uyku: Ölümün Sessiz Kardeşi
“Allah, ölüm vakitleri geldiğinde insanları vefat ettirir, ölmeyenleri de uykularında ölmüş gibi yapar. Ölümüne hükmettiklerini tutar, diğerlerini ise belli bir süreye kadar (hayata) salar. Kuşkusuz bunda iyice düşünenler için dersler vardır.” Zümer.42.
Uyku ölümün küçük kardeşidir.
Uyku ile kişi ölüme bir hazırlık yapmaktadır.
Adeta akşam uykuda ölümün prova ve hazırlığını yapan kişi, sabah dirilip meşguliyetine devam eder.
Aynı hal dönüşü olmayan ve mesguliyeti son bulan hale kadar devam eder.
Adeta uyku ile kafesten çıkan kuşun oda içinde dolaşmasından sonra, ölüm ile evin dışına çıkar, odayı terk eder.
********
İnsan gündelik hayatın koşuşturmasında, sabahları uyanmanın ne büyük bir mucize, geceleri uyumanın ne derin bir sır olduğunun farkında değildir. Oysa Kur’ân, uykuyu sadece biyolojik bir ihtiyaç değil, ölümün küçük bir provası olarak tanımlar. Geceyi örtü, uykuyu ise istirahat ve teslimiyet olarak gösterir.
Uyku bir ölüm provasıdır.
Gece çöktüğünde ruh, tıpkı kafesinden çıkan kuş gibi beden kafesinden ayrılır; dolaşır, gezinir, farklı sahneler görür. Fakat sabah olduğunda tekrar kafesine, yani bedene geri döner. Bu hâl her gece tekrarlanır, tâ ki dönüşü olmayan o son geceye kadar…
> “Uyku ölümün küçük kardeşidir.”
Çünkü her gece bir veda, her sabah bir yeniden diriliştir.
İnsanoğlu, her sabah gözünü açtığında aslında kendisine bir kez daha “dirilme izni” verilmiş demektir. O sabah uyanamayanlar ise bu dünyadaki mesaisini tamamlamış, ebedî hayata doğru yola çıkmışlardır.
Nasıl ki uyuyan birine dış âlem kapalıysa, ölüm de dış âlemin büsbütün kapanması gibidir.
Ama fark şuradadır:
Uykudan sonra uyanma kesindir, ölümden sonra ise hesap kesindir.
> Uyku bir nevi dünyadan çekilme,
Ölüm ise dünyadan gitme halidir.
Ve ne gariptir ki her gece, insan isteyerek kendini uykunun koynuna bırakır.
Bu, Allah’a olan güvenin, teslimiyetin bir nişanesidir.
Ama ölüm gelince, kişi çoğu zaman istemez.
Oysa Allah’ın izni olmadan bir yaprak bile düşmezken, ölüm de bir vakit ve hikmetle gelir.
Uykunun rahmeti ne kadar açık ki, ona hazırlanırken insan yastığını düzeltir, bedenini rahat ettirir. Peki ya ölüme hazırlık?
Yastığı düzeltmek kolaydır, ama niyeti düzeltmek, kalbi arıtmak, hesaba hazır olmak daha zordur.
> Her gece yatmadan evvel “ölüm tatbikatı” yapan insan, her sabah gözünü açtığında kendisine tanınmış bir mühletin farkında olmalı:
“Bu sabah dirildim. Acaba bu sabah son sabahım mı?”
Özet:
Kur’ân, uyku ve ölümü aynı potada değerlendirerek, her geceyi ölümün gölgesi, her sabahı dirilişin habercisi olarak sunar. İnsan, uykuyla her gece bir ölüm provası yapar. Bu gerçek, hayatı anlamlandırmak, ölüme hazırlanmak ve her sabahı bir fırsat bilmek için derin bir tefekkür vesilesidir. Zira uyku geçici, ölüm kalıcı ayrılıktır.