Tarihin Sessiz Çığlığı: Gayretin Tecellisi ve Beşerî İkaz

Tarihin Sessiz Çığlığı: Gayretin Tecellisi ve Beşerî İkaz

“Kurûn-u sâlifede cereyan eden âsi ve mütemerrid kavimlere gelen azaplar gösteriyor ki, insan başıboş değil; bir celâl ve gayret sillesine her vakit maruzdur.”
(Sözler.10.Söz. 1.İşaret)

*******

İnsanlık tarihi bir aynadır; onda sadece zaferler, ilerlemeler ve medeniyetler değil, aynı zamanda helaklar, çöküşler ve azaplar da okunur. Bu aynada en dikkat çekici izlerden biri, ilahi gazabın zaman zaman zuhur ederek beşeri uyarmasıdır. Zira insan, ne kadar serbest görünse de başıboş değildir. Onun önünde adaletle hükmeden, celâl ve gayret sahibi bir Kudret vardır.

Kur’ân’ın haber verdiği kavimler –Âd, Semûd, Lut ve Firavun toplumu gibi– birer tarihî gerçeklik olmanın ötesinde, insanlık için birer ibret tablosudur. Bu kavimler, azgınlıkta sınır tanımamış, hak ve hakikati inatla reddetmiş, zulüm ve fuhuşla yeryüzünü ifsat etmişlerdir. Neticede, ilahi gayretin tokadıyla yüzleşmişlerdir. Çünkü her nimet, bir şükür ister. Her istidat, bir vazife doğurur. Ve her taşkınlık, bir ilahi müdahaleyi çağırır.

Başıboş Değiliz: Nizamın Sessiz Dili

Evet, insan başıboş değildir. Varlık düzeni, bize sürekli şunu haykırır: “Ey insan! Senden beklenen var! Bu kadar nimet, bu kadar sanat, bu kadar hikmet, bir hiç için değil!”

Tarih boyunca gelen azaplar, sadece geçmişin bir hikâyesi değil; bugünün insanına da bir ikazdır. Zira Allah’ın sünneti değişmez. Bir kavim, aynı azgınlık ve inkâr çizgisine saparsa; aynı tokat da mukadder olur. Bu bazen zelzele olur, bazen salgın, bazen iç karışıklık, bazen de değer kaybı şeklinde zuhur eder. Ancak hepsi, bir “ikaz” niteliğindedir. “Kendine gel ey insan!” der.

Gayret: İlahi Sınırın Koruyucusu

Cenab-ı Hak, Rahman ve Rahîm olduğu gibi; Kadîr ve Cebbâr’dır da. Rahmet ettiği gibi, gayret eder. Gayret, ilahi izzetin zulüm ve isyana tahammül edemeyişidir. Bir anne evladına zarar verene nasıl göz yummazsa, Halık da mahlûkatını ifsat edenlere karşı susmaz. İlahi gayret, zulmün ve ahlaksızlığın hadsizleştiği yerde tecelli eder. Ve bu tecelli, bazen ferdî olur, bazen toplumsal.

Bugün yaşanan bireysel sıkıntılar da, toplumsal çöküntüler de bu ilahi sistemin bir parçası olabilir. İnsan, ibretle baksa, olayların ardındaki mesajı görebilir: “Dur! Kendini düzelt! Haddini bil!”

Sonuç Yerine: İkazları Duymak

Geçmiş kavimlerin başına gelen azaplar, bugünün insanına açık bir mektuptur. Her asırda farklı dillerle yazılmış bu mektuplar, insana bir şeyi hatırlatır: İnsan, irade sahibidir ama başıboş değildir. Her davranışı bir karşılık doğurur. Ve sonunda ya rahmetin kucağına düşer ya da gazabın ateşine…

O halde hakikati bilen ve gören her insan, tarihin bu sessiz çığlığına kulak vermelidir. Zira geçmiş, yalnızca geçmiş değildir. O, bugünün hakikatine açılan bir aynadır.

Özet:

Bu makalede, geçmiş kavimlere gelen ilahi azapların bugünkü insan için bir uyarı olduğu işlenmiştir. İnsan başıboş yaratılmamıştır; ilahi bir nizama tâbidir. Allah’ın celâl ve gayret sıfatları, haddi aşan toplumlara karşı tecelli eder. Kur’ân’da zikredilen helak kıssaları, her devirde yaşanabilecek benzer gidişatlara karşı bir ibret vesikasıdır. Bu yüzden insan, tarihin ikazlarını dikkate almalı ve başıboş olmadığını idrak etmelidir.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 24th, 2025